Ramazanı uğurlarken
Bir Ramazan'ı daha uğurlarken
Rabbimizin Bakara Suresi 184. ayette "Ramazan ay"ını bize tanıtırken "sayılı günler" şeklinde ifade buyurmasından anlamalıydık bugünlerin "sayılı günler tez geçer" sözünü doğrularcasına çarçabuk bitivereceğini. O yüzden de yemek yemeye bile fazla vakit ayırmadan elimizden geldiği kadar hayrımızı çoğaltmamız gerektiğini... Orucun da belki farz kılınma sebeplerinden biri buydu. Bir misafir gelecek ve o kadar çabuk kalkacak ki böyle çok tıka basa yemek yiyecek kadar vaktimiz olmayacak elimizden geldiği kadar anı yaşayın, anı değerlendirin ömrünüz mutfakta geçmesin diye belki de oruç farz kılındı. Çünkü insan böyle değerli vakitlerde ne kadar namaz kılsa, tesbih çekse, Kur'an okusa yine de yeterli derecede yapamadığını düşünüyor. Örneğin Kadir gecesinin sabahında ya da bir Kabe dönüşü hep daha fazlasını yapabilirdim düşüncesi oluşmuyor mu gönlümüzde... Aslında elimizden geleni yapmamıza rağmen keşke daha fazla gayret edebilseydik demiyor muyuz ? İşte tam da bunun için dünyalık telaşları bir köşeye koymanın ve bütün senemize maya olacak Ramazan'ı güzel geçirmenin telaşı sarmalı yüreğimizi... Artık bundan sonra eğer çıkarsak önümüzdeki Ramazan'a daha donanımlı daha hazırlıklı girebilmenin çabası olmalı duası olmalı dilimde ve kalbimde. Peki Ramazan'ı Ramazan yapan nedir? Elbette ki içerisinde indirilen Kur'an'dır. Hakkını verebildik mi diye sorusu için kendimizi Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin Kur'an hakkındaki hadis-i şeriflerine arz etmenin ve bu hadisler eşliğinde sorumuza cevap aramanın vaktidir.
Öncelikle bu dünyada Kur'an'a sahip çıkana ahirette Kur'an'ın ona sahip çıkışını ifade buyuran şu hadis-i şerifle başlayalım
İbni Ömer'den naklen;
''Kur'an, (kıyamette dünyadaki) arkadaşına şefaat etmek üzere gelecek ve şöyle diyecek: "Yarabbi her işçiye işinden dolayı bir ücret vardır doğrusu ben de onun zevkine ve uykusuna engel oluyordum. Bunun için ona ikramda bulun" bunun üzerine (Kur'an'ın arkadaşına) sağ elini aç denilecek ve ona Allah'ın rızasından sonra sol elini aç denilecek ona da Allah'ın rızasından doldurulacak. Ayrıca ona şeref elbisesi giydirilecek, şeref süsü ile süslenecek ve şeref tacı giydirilecek. (Süneni Darimi fezailul Kur'an 3315)
Bu hadisten dolayı Vüheyb ibn Verd şöyle derdi: "Kur'an okumanı ilim öğrenme vesilesi yap onu iş olsun diye yapma"
Bu hadis-i şerifte Kur'an'ın dostluğunun ne güzel bir dostluk olduğuna şahit oluyoruz dünyada kendisini bırakmayanı o da ahirette bırakmıyor. Oysaki ahiret dostların birbirinden kaçtığı bir mekandı o zaman doğru dostluklar kurmak lazım. Kur'an ve sünnet üzerinden giden dostluklar ahirette birbirinden kaçan dostların dostlukları olmayacak demek ki...
Abdullah ibni Mesud dan rivayetle; O, şöyle dedi;
"Şüphesiz bu Kur'an Allah'ın ziyafet yemeğidir binaenaleyh onun ziyafet yemeğinden gücünüzün yettiği kadar alın. Şüphesiz bu Kur'an Allah'ın ipidir nur'un ve faydalı şifanın ta kendisidir. O kendisine sarılan için koruyucu kendisine uyan için kurtarıcıdır. O Sapmaz ki kendisinden Allah'ı razı etmesi istensin. Eğilip bükülmez ki düzeltilsin. Onun şaşırtıcı şeyleri bitmez. O çok tekrar edilmekle eskimez. Binaenaleyh Onu okuyun zira Allah Onu okumanızdan dolayı size her bir harfe karşılık on sevap verecektir bakın ben Elif lam mim e karşılık değil fakat Elif'e karşılık on sevap Lam'a karşılık onu sevap Mim'e karşılık on sevap verecektir diyorum.'' (Darimi fezailul kuran 3318)
Ya Allah'ın sofrasına oturanlara verilen ödüle ne demeli? Hem nasiplen hem de ödül al sevap kazan. Dünyevi sofralar böyle mi karnımız doyar ama ya ücret öderiz ya da minnet duyarız...
Kur'an'ın dostluğu böyle ya Kur'an okurken bize eşlik eden meleğin dostluğu hakkında bilgi edinmek ister misiniz?
Halit Bin Ma'dan'dan rivayetle;
Şüphe yok ki melekler Kur'an okuyan kimse ile onu öğrenen kimseye okudukları sureyi bitirinceye kadar mağfiret dilerler. Bu sebeple biriniz bir sureyi okuduğunuzda ondan iki ayeti geciktirsin. Ta ki onu melekler Kur'an okuyan kimse ile okutan kimseye günün başından sonuna kadar mağfiret dilesinler diye günün sonunda bitirmiş olsun...
(Darimi fezailul Kur'an 3321 hadis)
Anladım ki derdim, surenin sonunu getirmek olmayacak öncelikli derdim anlamak ve yaşamak olacak. Ve yine buradan anladığımız kulluğun her ögesinde asıl hedef bağışlanmak ve bağışlanmamız için meleğin bizim adımıza istiğfar dilemesi gerekiyorsa bunu gündüzden geceye geceden gündüze uzatmak.
Kur'an okumamızdan amaç nedir peki? İbni Mesud'dan naklen;
"Hiçbir terbiyeci yoktur ki terbiyesini vermeyi arzu etmiş olmasın şüphesiz Allah'ın terbiyesi ise Kur'an'dır"
Hadisten anladığımız şekliyle Allah'ı Rabb kabul edenin Kur'an-ı Kerim'i de hayat kitabı kabul edip emir ve yasaklarını, müdahale alanını, özgürlüğünün sınırlarını ondan öğrenmesi gerekir... İşte tam da burada evde Kur'an'ın bulunmasıyla kalpte Kur'an'ın bulunması arasındaki farkı izah eden hadisi Şerife kulak verelim;
Ebu Ümame el Bahili'den naklen;
Kur'an'ı okuyun! Sizi şu asılı duran mushaflar asla aldatmasın. Çünkü Allahu Teala Kuran'ı çok çok iyi öğrenip saklayan bir kalbe azab etmeyecektir. (İbni Ebi şeybe 10/ 505- 506)
Evimizde bulunması ile kalbimizde bulunması arasındaki fark bu iken kalbinde Kur'an'dan hiçbir şey bulunmayanın hangi eve benzetildiğine kulak verelim. İbn Abbas'tan rivayetle;
"Şüphesiz içinde Kur'an'dan bir şey bulunmayan kimse boş harap bir ev gibidir." (Tirmizi fezailul kuran 18 (5-177) - müsned 1/223) Yine benzer bir hadis-i şerifte:
"Şüphesiz bu Kur'an Allah'ın ziyafet yemeğidir ondan gücünüzün yettiğince alın. Ayrıca ben gerçekten içinde Allah'ın kitabından hiçbir şey bulunmayan bir evden daha hakir bir şey bilmiyorum. İçinde Allah'ın kitabından bir şey bulunmayan kalp de hiç oturanı olmayan bir evin boş ve haraplığı gibi boş ve haraptır."
Neye benziyoruz gerçekten dışı hoş içi boş evlere mi dış görünüşüne aldanıp içi tamiratlık, ıssız ya da kendi haline terk edilmiş yapılara mı? Yoksa imkan bulamadığı için dışını süsleyemeyen ama içeriden defineye malik viranelere mi?
Tüm bu hadisi şeriflerin ışığında yapacağımız belli artık. Her Ramazan'dan sonra Kur'an'la bağımızı koparmayı, kapağını gelecek Ramazan'a kadar tozlandırmayı artık bir tarafa bırakarak Her Ramazan biraz daha Kur'ani bilgimiz ve amelimiz artsın diye Ramazan sonrasını da itidalli bir şekilde Kur'an'la geçirmek... Ve elbette Ramazan'a girdiğimizde Onu Ramazan yapanın Kur'an olduğu bilincinden hareketle Kur'an meşguliyetlerimizi çoğaltmak... Bu konuda ev halkımızı ihmal etmek şöyle dursun bu sofrayı onlarla birlikte ihya etmek için gayret göstermek. Hatta bazen onların bize ihtiyacından dolayı hiç elimize alacak vakit bulamasak bu özlemi, bu sevgiyi yaşayarak göstermek. Çünkü dilimizdeki değil kalbimizdeki evimizdeki değil ömrümüzdeki Kur'an bizi ve çevremizi ihya edecek...
Hadislerden bir demetin eşlik ettiği yazımıza şu mübarek hadis-i şerifle son verelim ki Kur'an'ın hem lehimize hem de aleyhimize delil olduğunu unutmayıp lehimize delil olması için elimizden gelen gayreti gösterelim;
Ebu Musa radıyallahu anh'dan naklen;
Şüphesiz bu Kur'an sizin için sevap olur, sizin için şan ve şeref olur, size nur olur, size günah olur siz bu Kur'an'a uyun, Kur'an size asla uyumasın. Çünkü kim Kur'an'a uyarsa o onu Cennet bahçelerine indirir kime de Kur'an uyarsa onu kafasının üstüne düşürür de cehenneme atar. (İbn Ebi Şeybe 10/484)
27 Ramazan 1442 sabahına bizlere ulaştıran rabbimize hamdederek yazımıza son verirken Rabbimizden bizleri hayat programını Kur'an ve sünnet ile düzenleyenlerden kılmasını niyaz ederim. Bir sonraki yazıda buluşmak duasıyla...
Haktan Bilen