Kadir Suresi Tefsiri

اَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

KADİR SURESİ TEFSİRİ

Nuzül zamanı:
Mekke döneminde inmiştir. 5 âyettir. Sûre, Kadir gecesini anlattığı için bu adıalmıştır. Kadr, ölçü, miktar, azamet ve şeref demektir.

         Mushaftaki sıralamada doksan yedinci, iniş sırasına göre yirmi beşinci sûredir. Abese sûresinden sonra, Şems sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Şevkaniden gelen bir rivayete göre ise müfessirlerin çoğu Medine’de indiğini söylemişlerdir (bk. Şevkânî, V, 554).

Adı ve önemi;
Çoğu tefsirde değinilmemiş olmakla hatta bazılarında adı üzerinde durmaya gerek olmadığı düşünülse de hadislerin bir kısmından anlaşıldığı üzere çoğunun ismi bazı alimlere göre ise bütün surelerin ismi Hz. Peygamber (asm) tarafından verilmiştir. Bu alimlere göre; Kur'an'ın sûrelere bölünmesi ve sûrelerine isim verilmesi de bizzat vahiy sahibi tarafından yapılmıştır. Hadîsi Şeriflerde sûrelerin adları zikrolunur. Fatiha sûresi, İhlâs sûresi, Yâsin sûresi, Kevser sûresi gibi...

İşte bu sebepten Kadir suresinin ve tüm surelerin isimleri üzerinde de düşünmek tefekkür etmek durumundayız. Kadir suresinin ismi üzerinde düşündüğümüzde aslında bütün ömrümüzün hayat ölçülerinin içerisinde olduğu kitap Kur'an ve onun canlı müfessiri Rasulullah'tır. Ve elbette en güzel Kur'an tefsiri sahih hadislerle örülü bir hadis külliyatıdır. Bu sayede Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin hangi konuda nasıl davrandığını ne irad buyurduğunu öğrenmiş oluruz. Bu ölçüler için başka bir kaynağa ancak onları daha iyi anlamak için başvurulur diye düşünüyoruz yani hayatımdaki her şeyin ölçüsü (kadri), ne kadar yemem, ne kadar konuşmam, ne kadar susmam, neyi ne kadar yapmam gerektiği her şey Kur'an ve sünnette bana ölçülendirilerek sunulmuştur.

Bu bilgilerle birinci ayete gelecek olursak

اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةِ الْقَدْرِۚ
Biz onu Kadir gecesi'nde indirdik. (1)

Burada biz tabirinden maksadın azamet olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Rabb'imiz ''biz onu indirdik'' buyururken Kur'an'ın ismini açıkça zikretmemiş sadece zamir olarak belirtmiştir. Çünkü her Müslüman Kadir gecesi'nde ''O'nu'' indirdik deyince O'ndan neyi anlaması gerektiğini bilir bilmelidir. Benzer bir olay Hz Ömer Ebubekir ve Osman radıyallahu anhüm arasında şöyle cereyan eder;
"Hz Ömer'in verdiği selamı dalgınlıktan Hz Osman'ın fark etmediğinden dolayı almaması üzerine Hz Ömer, Hz Osman'ı da alarak  Hz.Ebu Bekir'in yanına gider.ve hazreti Ebubekir Hz Osman'ı haklı bularak Osman gerçekten dalgındır herhalde böyle olmasının bir sebebi vardı diye sorar. Hz Osman "bu durumdan kurtuluş yolunun ne olduğunu soramadan yüce Allah, Rasulü'nü yanına aldı der. Hz Ebubekir radiyallahu anh Ben bunu ona sormuştum deyince Hz Osman anam babam sana feda olsun Sen buna daha fazla layıksın dedi Ebubekir anlattı Ya Rasulallah bu durumdan Kurtuluş yolu nedir dedim Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana şöyle buyurdu amcama arz ettiğim sözü kelime-i tevhit bana aynen iade eden kişinin bu söz kurtuluşu olur. (Müsned-i Ahmed, cem'ul fevaid /24)

Tıpkı bu hadisede Hz Ebubekir radiyallahu anh'ın hangi mesele diye sormadığı gibi Kadir suresinde de O'NU derken neyi kastettiğini sormamak gerekir.Tabii burada dikkatimizi çeken nokta her birimize farklı sebepler yanımızdan kimin gelip geçtiğini duymayacak kadar dalgınlığa iterken sahabenin hepsinin ortak derdi ''kurtuluşun yolu'' diye gördüğü şey ahiretteki kurtuluş olması...Aynı soru bize sorulduğunda acaba hangi meseleden kurtuluş diye sormayacak kaç kişi var aramızda ?

Burada enzelnâ kelimesine dikkat edecek olursak Allah azze ve celle ''Kur'an'ı indirdiğini'' buyuruyor bizlerse Kur'an'ı yükseklere el değmeyecek yerlere koyarak bunu bir marifet sayıyoruz. Halbuki o Kur'an başucumuzda duracaktı mutfak masamızda duracaktı. Çocuklar uyusun da elimize alalım değil çocuklar uyanıkken de elimizde görecekti. Çünkü Kur'an indirilmişti. Ve O'nu indiren Allah bizim O'nu ulaşamayacağımız yerlere koymayı değil hayatımızda ölçülü davranmamız gereken her meseleyi indirmemizi emretmişti. Levh-i mahfuzdan dünya'ya inen Kur'an, Müslümanların hayatlarına inemediği için bugün hali pür melalimiz böyle...
Örneğin elimizi attığımızda çatır çatır ses çıkaran Kur'anlar sanki hiç açılmamış... Halbuki en çok yıpranmış Kur'anlar bizim kıymetlilerimizdi. O zaman son 10 güne girdiğimiz şu günlerinher biri Kur'an'ın kolaylıkla ulaşabileceğim en çok dokunabileceğim yerlerde olması gereken günlerdir. Evimin her odasına hayatımın her alanına inmeli Kur'an. Tıpkı günümüz alimlerinden birine öğrencisinin "hocam sahabenin Kur'an'la ilişkisi nasıldı diye sorunca senin telefonunla ilişkin gibiydi yavrum" cevabını vermesi gibi... Evet işte tam bu günler Kur'an dışında en kıymet verdiğimiz ne varsa hayatımızda onunla Kur'an'ın yer değiştirmesi gereken günler.

''Hu'' denilince Kur'an'ın anlaşılması gerektiğini yukarıda izah ettik. İşte biz bu eksik anlayıştan dolayı çok şey kaybettik. Kitap deyince ilk aklımıza gelen O olmadı başka kitapları hep öne çıkardık halbuki tüm kitaplar bir kitabı doğru anlamak için okunmalı bir kitap tüm kitapların önünde durmalıydı. Bizi temsil eden bir kitap vardı ve hiçbir kitap hayatımın birinci sırasında ondan önce yer edinemezdi. Abdullah ibni Mes'ud'un talebelerinin elinde başka sahifeler görmesi üzerine onları alıp öfkeyle yırtıp ''sizden öncekilerin helak olma sebebi Kur'an'ı bırakıp alimlerin kitabına tabii olmalarıydı'' deyişindeki endişe bu yüzdendi... İşte bu yüzden kitapta birliği sağlayamazsak başka konularda birliği sağlayamazdık ve işte bu yüzden O deyince Kur'an gelmeliydi akla...

Yine burada inzal kelimesi ile aynı kökten gelen nüzul kelimesi konuklama, konukları ağırlayamak için kurulan ikram sofrası anlamına gelir. İşte Kur'an Allah'ın kullarına ikram etmek için gökten indirdiği nüzul yani ağırlama sofrasıdır. Konuyla ilgili olarak şu iki hadisi şerifi bilmenizde fayda var;
Şüphesiz şu Kur'an Allah'ın ziyafet sofrasıdır. Gücünüz yettiğince onun sofrasından alın.
Camiüssağir

Bu Kur’an’dan ayrılmayın! Çünkü o, Allahın sofrasıdır. Kim Allahın sofrasından yararlanmak isterse, gayret etsin. Zira ilim, öğrenmekle olur.”  (Hadis-i Şerif / İbn-i Mesud). 

Rabbimizin bize inzal buyurduğu bu sofradan geç kalmadan nasiplenmek duasıyla  bugün bir başlangıç yapalım daha önce başlangıç yapan kardeşlerim de Bu son on günde nasiplerini çoğaltmak için ellerinden gelen gayreti göstersin. Hadis-i şeriflerden de anladığımız üzere Rabbimiz bize bir sofra sunmuş öyle bir sofra ki hiçbir ayrım yapılmadan herkes davet edilmiş ama tenezzül edip oturan var ya da başka sofralara giden var şimdi sofranın sahibine saygısızlık değil midir? Başka sofralar aramak şimdi ben kendim düşüneyim kimlerin sofrasından gıdalar aldım da Rabbimin sofrasını unuttum? Rabbimin bana açtığı Kur'an sofrasından beni ne engelledi bu kadar güzel bir manevi gıda ve onun en güzel icracısı peygamber Aleyhisselam varken ben hangi gıdalarda doyurdum zihnimi ve ruhumu hangi sofralarda vaktimi heba ettim?...

Ve birinci Ayetin son bölümü, ne zaman indiğine işaret eden bölüm "Kadir Gecesi'nde" adı hakkında bilgi verirken açıkladığımız gibi; Bana sunulan hayat ölçülerimin gecesi. Herhangi bir konuda ölçü, değer, şeref arıyorsan Kur'an'a gel sana hangi ölçüde seveceğini hangi ölçüde tutunacağını hangi ölçüde uzak duracağını en iyi o öğretir. Bir bakarsın ki aslında şeref aradıklarının çoğu sana böyle bir değer katmaktan çok uzakmış. Malda aramışsın şerefi ya da boy boy oğullarda meğer hepsi geçici imiş asıl ölçü ve şeref kitabımızda imiş.

وَمَا أَدْرَاكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ .
Kadir gecesinin ne olduğunu sana bildiren nedir (nasıl idrak edersin ) ( 2)

Anlıyoruz ki bu gecenin kıymetini Rabbimiz bize bildirmediği sürece biz bilemezdik ona kıymet biçemezdik. İdraki Allah'ın yardımı olmadıkça mümkün olmayan bu meseleyi Rabbimiz bize idrak ettirdi. Evet idraki zor bu geceyi Rabbimiz bize idrak ettirdi peki idrak ettikten sonra kıymetini bildik mi? Son 10 günün gecesinde neler yaptık örneğin senenin on gecesi kurban olsun diyebildik mi zevklerimize... bayram hazırlıklarımıza... Yılda sadece bir kere gelecek olan on geceye hürmetimiz ne kadardı? Ya da şöyle mi desek hürmetimiz idrakimiz kadar...

لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِّنْ أَلْفِ شَهْرٍ.
Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. (3)

Üçüncü defadır ''leyl'' yani gece kelimesinin ifade buyurulmasından anlıyoruz ki hep gece deniliyor , geceye vurgu yapılıyor,  beraat gecesi , kadir gecesi. Gecelerin kıymeti bilinmeli. Çünkü geceleri sakinlik gündüzleri çalışma vaktidir. Gecelerden bir parça nasibimiz olmalı . İnsanın kendiyle basbasa kaldığı geceyi özellikle zikreder Rabbimiz. Gece bu kadar çok zikredildiğine göre gece ibadetinin faziletine değinmek onu idrak etmek için çabalamak gerek;

Peygamber Efendimiz (asv) teheccüd namazını kılmağa devam eder, bu namaz için kalktığında da şöyle dua ederdi:

"Ya Rab! Her hamd Senin içindir. Sen, göklerin ve her yerin ve bunlardaki her şeyin daimi müdebbirisin. Yine her hamd senin içindir. Sen, göklerin ve her yerin ve bunlardaki her şeyin nurusun, (bunları aydınlatırsın). Yine her hamd senin içindir. Sen göklerin ve her yerin ve bunlarda bulunan her şeyin sahibisin. Yine her hamd senin içindir. Sen haksın, senin vaadin de haktır. (Ahirette) seni görmek de haktır. Sözün haktır. Cennetin de haktır, Cehennemin de haktır. Peygamberinde haktır, Muhammed (s.a.s) de haktır. Kıyamet günü de haktır. Ya Râb! Ancak sana itaat ettim. Sana inandım, sana güvendim, sana yöneldim, yalnız senin (burhanlarına) dayanarak (düşmanlarla) mücadele ettim. Aramızda yalnız seni hakem kıldım. Ya Râb! Önce işlediğim ve sonra işlerim sandığım, gizli yaptığım ve aşikâra işlediğim (bütün) günahlarımı bağışla! (Ahiret hayatımda beni) takdim eden, (dünya tarihinde nübüvvetimi) tehir eden ancak sensin. (Allahım!) ibadete layık ilah yoktur, yalnız sen varsın, yahut, senden başka ibadete layık ilah yoktur. Hakîmâne tasarruf da, tam kuvvet de Allah ile kaimdir." (Tecrid-i Sarih Tercemesi, IV, 12).

Peygamber Efendimiz (s.a.s), Sahih-i Müslim'de Ebû Hureyre (r.a)'dan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte teheccüd namazının en faziletli vaktini şöyle belirtmiştir:

"Farz namazdan sonra en faziletli namaz gece namazıdır. Geceyi iki kısma bölersen son kısmı namaz için en faziletli vakittir. Eğer geceyi üçe bölersen ortası en faziletli vakittir." (Tecrid-i Sarih Terc. IV, 16).

Ebû Hureyre (r.a)'dan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

"Geceleyin kalkıp namaz kılan ve karısını uyandırarak ona da kıldıran, şayet kalkmak istemezse yüzüne su serpen erkeğe Allah rahmet eder, (günahlarını bağışlar). Yine geceleyin kalkıp namaz kılan ve kocasını uyandıran, kalkmak istemezse yüzüne su serpen kadına da Allah rahmet eder (günahını bağışlar)." (Ebû Davûd, Salâtü'tTatavvu', 18).

Yine Ebû Hureyre ve Ebû Saîd el-Hudrî (r.a) Peygamber Efendimiz (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu rivâyet etmişlerdir: "Kim geceleyin uyanır ve karısını da uyandırarak beraberce iki rekat namaz kılarlarsa, Allah'ı çok zikreden erkek ve kadınlardan yazılırlar." (Ebû Davûd, Vitr, 13).

Hz. Âişe validemizin şöyle dediği rivâyet edilmiştir:

"Gece namazını terketme. Çünkü Resulullah (s.a.s) onu terketmezdi. Hasta ve yorgun olduğun zaman oturarak kılardı." (Ebû Davûd, Salatu't-Tatavvu', 18)

Yine Hz. Âişe validemiz, "Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem e namazın en sevimlisi az da olsa devam edileni idi. Resulullah (s.a.s) bir namazı kılmaya başladığı zaman ona devam ederdi." demiştir (Buhar, Savm, 52).

Ge­ce iba­de­ti­ne dik­kat edi­niz! Çün­kü o, siz­den ön­ce­ki sâ­lih kim­se­le­rin âde­ti­dir. Şüp­he­siz ge­ce iba­de­te kalk­mak, Al­lâh’a yak­laş­ma­ya ve­sî­le­dir. (Bu iba­det) gü­nah­lar­dan alı­koyar, ha­tâ­la­ra ke­fâ­ret olur ve vücuttan dert­le­ri gi­de­rir.” (Tir­mi­zî, De­avât, 101)

Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri buyurur:

İslâm ile şereflenen bir kişi, nasıl olur da geceyi tamamen uykuya verip Allah Teâlâ’nın emânetini muhâfaza etmez?! Cenâb-ı Hakk’ın bize en mühim emânetlerinden biri, seherlerde kalkıp kıyâma durmaktır.

Bir kimse İbrahim bin Edhem Hazretleri’ne:

“–Gece ibadetine kalkamıyorum, bana bir çâre öğretir misiniz?” deyince şu cevâbı alır:

“–Gündüzleri Allâh’a isyân etme; geceleri O seni huzûrunda durdurur. Geceleyin O’nun huzûrunda bulunmak, yüce bir şereftir. (Nitekim bir hadîste; «Müʼminin şerefi, geceleri kāim olmasındadır…»[2] buyrulmuştur.) İşte bu şerefi günahkârlar hak edemezler!..”

Hak dostlarından Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri;

Geceler gündüz hâline gelmeden bana hiçbir sır fetholunmadı.” buyurmuştur.

Gece namazı ile ilgili hadisi şerifler ve alimlerin görüşünden sonra gelelim bu gecenin bin Aydan daha hayırlı olması meselesine:
"İsrailoğulları arasında sabaha kadar namaz kılan sabahtan akşama kadar da cihad eden birisi vardı Ve bu kimse bu işi 1000 yıl böylece devam ettirdi. Derken Allah Resulü ve müminler buna imrendiler de işte bunun üzerine Allah Teala Bu ayeti indirdi Yani senin ümmetin için Kadir gecesi bin yıl silahına sarılan o kimsenin 1000 yılından daha hayırlıdır dedi.(Mücahid)

Yine Malik Bin Enes de şöyle der;Hz peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e indirilen yaşama süreleri liste halinde gösterildi de ümmetinin ömrünü kısa buldu böylece de diğer ümmetlerin yaptığı hayırlı işleri ümmetinin yapamayacağın dan endişelendi işte bunun üzerine cenabı hak peygamber Aleyhisselam a Kadir gecesi'ni verdi ve Kadir gecesi diğer ümmetlerin 1000 ayından hayırlı oldu.(Tecrîd-Sarîh Tercemesi, VI, 313)

Tüm bu rivayetlerden anladığımız üzere Kur'an indiği ay'ı Ramazan yaptı ve öyle bir büyük değere haiz idi ki o ayın tamamı mübarek oldu ve ancak oruçla şükredilebilecek bir nimet olduğu anlaşıldı. İndiği geceyi bin aydan hayırlı kıldı yani emsallerinden 30.000 kat daha hayırlı yaptı o geceyi. Bu durumda Kur'an'ı okuyan anlayan ve yaşayan bir alimin değeri emsallerine göre kaç olabilir sizce ? Belki de bu yüzden Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem;

Âlimler, Allah’ın kulları üzerinde peygamber vekilleridir.” (Ramuz, 1/2720)

 Kavmi (akarabası) arasında âlim, ümmeti arasında peygamber gibidir.” İbni Hibban,

Âlimler peygamberlerin vârisleridir.” (Ebu Dâvûd, Tirmizî, İbni Mâce).

Âlimin ölümü tedavi edilemeyen bir musibettir. Kapatılamayan bir deliktir, o sönen bir yıldızdır. Bir kabilenin ölüşü bir âlimin ölüşünden daha kolay ve daha hafiftir.”
(Ebu Ya’la, İbn-i Hacer Askalani)

Bir âlimin ölmesi bir kabilenin yok olmasından daha önemlidir.
(Gazali, Kalblerin keşfi).

 Bir memura şöyle bir teklifte bulunulsa 10 gün çalış bu çalışmanın karşılığında ücretini 30000 ile çarpalım denilseydi bunu kabul etmeyecek görevli var mıydı ? Rabbimiz bize uhrevi ecir olarak böyle bir teklifte bulunuyor bu teklifi geçici dünyevi değerler ile değiştirmek en hafif ifadeyle değer ölçülerini Allah'tan almadığı için değer bilmemektir.
Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: "Rasûlullah (aleyhissalatu vesselam) vefat edinceye kadar Ramazan'ın son on gününde itikafa girer ve derdi ki: "Kadir gecesini Ramazan'ın son on gününde arayın". Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'dan sonra, zevceleri de itikafa girdiler." Bir başka rivayette şöyle denir: Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) her Ramazan'da itikafa girerdi. Akşam namazını kılar kılmaz itikaf mahaline gelirdi. Ravi der ki: Bir gün Hz. Aişe de itikaf için izin istedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) izin verdi. Mescidin içinde itikaf için bir çadır kuruldu. Bunu Hafsa validemiz (radıyallahu anha) işitti, O'nun için de bir çadır kuruldu. Arkadan Zeyneb (radıyallahu anha) validemiz için de bir çadır kuruldu. Sabah olup da Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) hücresinden çıkınca dört çadır kurulduğunu görür ve "Bunlar da ne?" diye sorar. Durum haber verilince: "Onları bu işe sevkeden şey nedir, Allah'ın rızasını kazandıracak bir amel düşüncesi mi? Hayır! Derhal kaldırın, gözüm görmesin!" emretti. Çadırlar kaldırıldı. O Ramazan Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'da itikafı terketti. Şevval'in son onunda itikafa girdi." Bir diğer rivayette şöyle denir: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) çadırların kaldırılmasını emretti. Derhal yıkıldılar. O yıl itikafa girmeyi Ramazan'da terketti, Şevval ayının ilk onunda yerine getirdi."

Kaynak:  Buhari, Fadlu Leyletü'l-Kadr 3, İtikaf 1,14; Müslim, İtikaf 5, (1172); Muvatta, İtikaf 7, (1, 316); Tirmizi, Savm 71, (790); Nesai, Mesacid 18, (2, 44); Ebu Davud, Sıyam 77, (2462, 2464); İbnu Mace, Sıyam 59; (1771).
Buradan anlıyoruz ki bireysel bir bayan itikafının aslında sorun olmayacağı, imkan dahilinde aileyi ihmal etme riski yoksa eşinin müsaadesi ile bunu yapabilir Fakat bu toplumsal bir harekete dönüştüğü zaman mutlaka ihlallere ve ihmallere sebep olacaktır ve Allah Rasulü buna müsaade etmemiştir. Kaldı ki üzerimize şart koşulmayan fakat yapmak için can attığımız her şey başta yapsak güzel olur makamından vaciplik makamına çıkacaktır. Bu durumda belki de güç yetiremeyeceğiz. O yüzden hanımlara tavsiyem itikaf yapan eşlerine gerek çocukların eğitimleri ile ilgilenerek gerek ev işleri konusunda ihmalden kaçınarak destek olmaları inşallah kendilerinde de benzer bir itikaf sevabı kazandıracaktır. Tamamen çocuklardan ve ev işlerinden soyutlanarak bir itikaf yapmak belki mümkün gözükmese de en azından boş konuşmayı boş şeyler izlemeyi ve dinlemeyi bırakarak Kur'an'a ayrılan vakitleri çoğaltarak bayanlar da bu sevaptan nasipdar olabilir. Fakat henüz ev sorumluluğu üzerine binmemiş olan bekar hanım kardeşlerime eşleri müsaade eden ve henüz çocuk sorumluluğu ile muhatap olmayan evli hanım kardeşlerime bireysel olarak toplu bir faaliyet şeklinde değil de sadece evlerinde kendilerinin duyacağı şekilde bir itikaf hadisten öğrendiğimiz şekliyle ben de öneririm. Neticede bizim bütün işlerimiz Allah ve Rasulü'nün bize öğrettiklerine uymak zorundadır.

تَنَزَّلُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَالرُّوحُ ف۪يهَا بِاِذْنِ رَبِّهِمْۚ مِنْ كُلِّ اَمْرٍۙۛ
O gün melekler ve ruh iner rablerinin izniyle her türlü iş için.(4)

Bir müjdeli haberle başlayalım Allahu Teala Kudsi bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
"Günahkarların yalvarış yakarışları bana tesbihte bulunanların avazından daha sevimlidir." Melekler de gelin yeryüzüne gidelim mi Rabbimize tesbihlerimizin sesinden daha sevimli gelen birinin sesini duyalım derler. Bu ses nasıl sevimli ve güzel olmasın çünkü tesbih edenlerin çıkardığı ses itaat edenlerin o mükemmel halini ortaya koymaktadır. Günahkarların iniltileri ise göklerin ve yerin rabb'inin Gaffar oluşunu ortaya koymaktadır.(tefsiri kebir 23. cilt sayfa 291)

Bu ne kadar güzel bir müjdedir biz acaba affedilir miyim düşüncesiyle çekinerek geldiğimiz kapıda af dileme seslerimizden Rabbimizin ne kadar hoşnut olduğunu öğrenerek dönüyoruz. O halde ne bekliyoruz Allah'ım sen affedicisin affı seversin bizi de affet demek için...
Hz. Aise (r.ah) söyle anlatiyor:

"Ey Allah'in Resulü! Kadir gecesine rastlarsam nasil dua edeyim? diye sordum.

Resulüllah (s.a.v):

"Allahümme inneke afüvvün tühibbü'l-afve fa'fu annî (Allah'im sen çok affedicisin, affi seversin, beni affet)" diye dua et, buyurdu (Tecrîd-i Sarih Tercemesi, VI, 314).
Allah'ım Sen affedersin.... Bu duadan da anladığımız üzere bizim hedefimiz Ramazan'dan affedilmiş bağışlanmış olarak çıkmak olmalıdır.Bu kadar değerli bir geceye ibadet olarak Allah Rasulü'nün bu kısacık cümleyi söylemiş olması bize bu hedefi daha açık olarak ortaya koymaktadır. Bunu azımsayarak peygamber aleyhisselamın belirtmiş olduğu sünnetin dışında farklı ibadetler arayışına girmek bağışlanma affolunmak stratejisini anlamamaktır.
Şimdi zikredeceğimiz hadisi de birlikte düşündüğümüzde bağışlanıp çıkma olayını daha iyi idrak edebileceğizdir Allah'ın izniyle..
Ramazan girip çıktığı halde günahları affedilmemiş olan insanın burnu sürtülsün. Anne ve babasına veya bunlardan birine yetişip de onlar sayesinde cennete girmeyen kimsenin de burnu sürtülsün. Ben yanında zikredildigim zaman bana salat okumayan kimsesinin de burnu sürtülsün!''

(Tirmizi, Daavat 110, (3539))

Şimdi ayeti kerimeye kaldığımız yerden devam edelim. Şu tevazuya bakar mısınız , Allahin kitabından bahsediliyor indirmek diyor.  Melekler tenezzül eder buyuruluyor. İnsan nasıl tenezzül etmez.  Melekler bu kadar inmek istiyor bu gece için biz ise biz dünyalılar değerini bilmeden geçirip gidiyoruz. Meleklerin inmek için sıraya girdiği bilu geceyi  biz ya uyuyarak ya işte güçte geçiriyoruz.  Bir düşünelim melekler ve meleklerin efendisi Cebrail dünyaya inmek için rabbimizden izin istiyor.  Rablerinin izniyle iner ifadesi meleklerin Cenab-ı Haktan önce izin istediklerini ve bunun üzerine kendilerine izin verildiğine delalet eder ki işte bu insanlara karşı son derece bir sevgilerinin bulunduğuna delalet eder. Çünkü onlar biz insanlara arzu duymuş bizimle karşılaşmayı istemişlerdir Fakat bunun için izin beklemişlerdir (Fahreddin Er razi Kadir suresi tefsiri)

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi meleklerin dünya semasının kat kat üstünden dünyaya tenezzül etmeleri de ayrı bir incelik. İnşallah sırf bize selam vermek için bizimle buluşmak için tenezzül ettikleri dünyada bizi Kadir gecelerini ihya ederken bulurlar. Yoksa hanımları pasta tepsilerinin  başında erkekleri de ellerinde telefon ya da kumanda ya da çeşitli yemekler ile dizayn edilmiş sofra başlarında sofranın eksikleri için esip gürlerken hatta Kadir gecesinden bihaber denilecek her yerde bulmazlar diye dua ediyorum. Dostunu ummadığın bir yerde ummadığın bir işi yaparken görmenin hüsranı nasıldır kim bilir ?
Efendimiz Aleyhisselam'ın Hz Ali'ye tavsiyeleri arasında ya Ali Cibril bana dedi ki ben insan olsaydım Ya resulallah şu 7 şeyi yapmaktan geri durmazdım;
*Beş vakit namazı cemaatle kılmak
*Alimlerin meclisinde bulunmak
*Hasta ziyaretinde bulunmak
*Cenaze namazı kılmak
*Su dağıtmak
*Küskün iki kişiyi barıştırmak
*Yetime merhamet etmek

 Meleklerin insan oluşumuzdan dolayı imrenip de biz de insan olsaydık diye temenni ettikleri şu 7 vazifeden kaç tanesine muvaffak olsak kârdır Allah'ın izniyle... Melekleri imrendiren bu amellerin sahibi olmak ne güzeldir...

Ve geldik suresinin son ayetine
سَلَامٌ۠ۛ هِيَ حَتّٰى مَطْلَعِ الْفَجْرِ

 O gece tan yeri ağarıncaya kadar esenlik doludur.(5)

Allah resûlü sallallahu aleyhi ve sellem Kadir gecesinin güneşi hakkında
Kadir gecesi açık olur, sıcak ve soğuk değildir. Bulut yoktur. Yağmur ve rüzgar yoktur. O gecenin sabahının alameti güneşin şuasız doğmasıdır.) [Taberani]

 Kadir gecesinin bilinmemesi bize ibadeti arttırmaya bir teşviktir. Bir teşvik de Kadir gecesi'nin alametinin gece bittikten sonra zuhur eden güneş olmasıdır.Yani önce geceyi ihya edeceğiz Sonra güneşe baktığımızda şuasız gördüğümüz Güneş o gecenin Kadir gecesi olduğunu bize haber verecek Allah'ın izniyle.yukarıda zikredilen hadis tecrübe ile sabittir el hak doğrudur Kadir gecesinin güneşi dolunay gibi bembeyaz doğuyor.

Fahreddin er Razi'den Hz Ali radıyallahu anh'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir "melekler bize selam vermek ve şefaatçi olmak için inerler kendisine meleklerin selamı isabet edenin günahları bağışlanır."
Alimler bu selam vermenin musafahanın alametini onun musafaha ettiği kimsenin tüylerinin ürpermesi kalbinin incelmesi rikkate gelmesi ve gözlerinin yaşla dolması şeklinde izah etmişlerdir işte bu tür halleri yaşayan insanlar Cebrail aleyhisselamın o kimse ile Musafaha ettiğini anlarlar.

Bize selam vermek için inen meleklerin bizi arzu ettikleri şekilde bulmaları ve ve bir gün bu sureyi inmiş olduğu Mekke'de Kabe'nin yamacında bir kere daha tefsir etmek duasıyla...

Allah'a emanet olunuz...

Haktan Bilen

NOT: Kaynak gösterilmek şartıyla alıntı yapılabilir ve paylaşılabilir. Kaynak gösterilmeden çoğaltılması ve alıntı yapılması kul hakkıdır.

Seviker
Yükleniyor...