FATİHA SURESİ TEFSİRİ 6. AYET
6. Ayet;
اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۙ
"Bizi sırat-ı müstakime (dosdoğru yola) ilet."
Hidayet kelimesinin anlamı ile bu ayetin tefsirine başlayalım. Hidâyet (hüdâ, hedy) “doğru yola girmek, doğru yolu göstermek” mânasında masdar, “doğru yol, kılavuzluk” anlamında isim olarak kullanılır ve “amaca ulaştıracak yolu gösterme, bu yol için kılavuzluk etme” diye de tanımlanabilir (Kāmus Tercümesi, “hdy” md.; Ebü’l-Bekā, s. 952-953).
Peki kelimenin anlamına göre her yol gösterme her kılavuzluk Hidayet midir? Aslında ayette sırat-ı müstakime Hidayet et derken cevap verilmiş biz buraya bir de Bakara 38. ayette yapılan izahı ekleyelim ki her yol göstermenin yol gösterme olmadığı ancak rabbimizden gelen hidayete tabi olursak doğru bir kılavuzluğa tabi olacağımızı daha iyi anlayalım.
"Eğer benden size bir hidayet gelir de her kim hidayetime tâbi olursa onlar için herhangi bir korku yoktur ve onlar üzüntü çekmezler." Bakara 38
Hem Fatiha'nın bu ayetinden hem Bakara 38'den anlıyoruz ki ancak Allah'ın yol göstericiliğine tabii olan hüsrana uğramayacaktır.
Gelelim sırat kelimesine; Arapçada yolu ifade eden 3 kelime vardır. Tarîk sebil ve sırat. Fakat sırat kelimesi diğer ikisinden ayrı olarak çoğul sigası olmayan yoldur yani Tarik kelimesinin ve sebil kelimesinin çoğulu vardır fakat sırat kelimesinin çoğul sigası yoktur. Anlıyoruz ki sırat-ı müstakim bir tane. Bir tek Allah'ın doğru yoluna tabi olan kurtulur. Nur ve zulümat kelimelerinin arka arkaya geldiği ayetlerde de aslında dikkatimizi çeker. Nur tekil ama zulüm çoğul gelir karanlık yollar çoktur ama bir aydınlık yol vardır O da Rabbimizin bize emrettiği kulluk yolu...
Mustaqim kelimesi ya da onun mastarı olan istikamet...Sözlükte “doğru, düzgün, dengeli, sabit ve kararlı olma” gibi anlamlara gelen kavm kökünden mastar olan istikāmet “doğruluk, dürüstlük, adalet, itidal, itaat, sadakat ve dürüstçe yaşama” mânalarında kullanılmaktadır (Dozy, II, 432). Arapça sözlüklerde istikamet kelimesiyle ilgili olarak genellikle “dinî ve ahlâkî hükümlere uygun bir hayat sürme, her türlü aşırılıktan sakınma, Allah’a itaat edip Hz. Muhammed’in sünnetine uyma” şeklinde özetlenebilecek açıklamalar yapılmıştır.
Müstakim kelimesi isim tek başına kullanıldığında; Düz, doğru ve hatasız olan; namuslu, ahlâklı ve doğruluk üzere bulunan kimse anlamına gelmektedir.
Sırat-ı müstakim olarak bir tamlama şeklinde kullanacak olursak
Hiçbir yerinde meyil ve eğrilik bulunmayan, dümdüz ve dosdoğru yol veya cadde demektir. Fakat bu cadde, bu yol, manevî bir yoldur. Yüce Allah'ın ortaya koyduğu, batıl olmayan, izleyenleri hayra götüren hak yoldur. Kur'an'da birkaç yerde geçen "sırat-ı müstakîm", müfessirler tarafından Allah yolu, hak yol, Allah'ın kitâbı (Kur'an-ı Kerim), Îmân, imâna tabi olanların yolu, İslâm, İslâm şeriatı, Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetleri, O'nun ve ashâbının yolu, Ehl-i Sünnet vel Cemâat'ın yolu, Cennet yolu, kısacası İslâm ümmetinin yolu diye tarif edilmiştir (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, İstanbul 1971, 1, 123 vd).
Evet müminlerin biricik yolu sırat-ı müstakimin Elmalılı Hamdi Yazır'daki tarifi bu şekilde. Bu yol Efendimiz Aleyhisselam'ın ifadesi ile ‘’sizleri gecesi de gündüzü gibi aydınlık ve geniş bir yol üzerinde bıraktım’’ (İbn Mâce, Mukaddime, 43.) Şeklindedir. Fakat manen dümdüz ve aydınlık olan bu yola tabii olunduğunda hiç de öyle dümdüz bir hayat yaşamayacağız. Dünyada olduğumuzu unutmadan inişli çıkışlı bir hayat olabileceğini aklımızda tutarak tabiri caizse bir kalp şeridi gibi bazen yüksekte bazen dipte inişli çıkışlı bir yol olduğunu unutmayacağız bazen imtihanlar bize zirve yaptıracak bazen nimetlerin şükrü içinde sırat-ı müstakim ne olduğumuzu hissedeceğiz. Ve böylece şunu anlayacağız; bu yolda belki bedenen zorluklar çekip yorulacağız ama ruhen itminan ve dinginlik de bu yolda fakat burada o inişli çıkışlı hayatı yaşayanlar ahirette karşılıklı tahtlar üzerinde yaslanıp gölgelenecek olanlardır.
Yine bu ayette bilmemiz gereken bir başka güzellik de bir önceki ayette rabbimize yalnızca O’ndan yardım isteyeceğimize söz verdik Rabbimiz ise bize nasıl yardım isteyeceğimizi ve ilk istememiz gereken yardımın ne olduğunu öğretti. Nasıl isteyeceğiz kesin ve net yani inşallah diyerek değil bizi dosdoğru yola ilet diyerek isteğimizi net dile getirmek. Ve ilk isteyeceğimiz yardım sırat-ı müstakim üzere olmak. Elbette bir müminin dua listesinde tüm ihtiyaçları olacaktır Efendimiz Aleyhissalâtu vesselam'ın buyurduğu gibi
"Sizden herkes, ihtiyaçlarının tamamını Rabbinden istesin, hatta kopan ayakkabı bağına varıncaya kadar istesin."
(Ravi: Enes, camiu's sağır/1784)
Bu surenin alimler tarafından belirlenmiş isimlerinden biri de talim-i mes'ele yani istemeyi öğretmek. Buraya kadar olan kısımda istemenin şartı birincisi isteyeceğimiz varlığı tanımak (Rahman ve Rahim, hamde lâyık, alemlerin rabbi, din gününün sahibi) ikincisi amel etmek (yalnızca sana kulluk ederiz) üçüncüsü ihtiyaç hissetmek (ilk ihtiyaç bizi dosdoğru yola ilet)
Bir nimeti elde etmek kadar o nimeti elde etmenin doğru ve kusursuz yolunu bulmak da önemlidir ve bu ancak Allah'ın yardımı ile mümkündür.
Yine ayetlerin geliş sırasına dikkat ettiğimizde kulluktan önce rahmeti, yardımdan önce de kulluğu görüyoruz. Yani Rabbimizin rahmeti genele açık fakat yardım kulluk etme şartına bağlanmış önce O rahman ve rahimdir bu rahmetin genelliğini gösterir, sonra yalnızca sana kulluk ederiz en son ise sana kulluk ettiğimiz için de yardımı senden isteriz... Hem de her yardımı her hayrı elde etmenin dosdoğru yolunu Bir tek senden isteriz.
Aslolanın sadece nimete kavuşmak değil bu nimetin tamamı ve devamı olduğunu da hem bu ayette doğru yolda olmayı isteyerek hem de bir sonraki ayette tüm eğri yollardan uzaklık isteyerek anlıyoruz.
ÇOCUK EĞİTİMİNE BAKAN YÖNÜ
Bizi dosdoğru yola ilet...
Dosdoğru yolun ne olduğunu ayeti tefsir ederken açıklamıştık peki bu olayın çocuklarıma bakan yönü ne? Öncelikle çocuğumun eğitimi yolunda dosdoğru yola iletilmeyi Rabbimden istemem gerek. Rabbim! nasıl muamele edeceğimi bilemiyorum tıkandım ve beni dosdoğru yola ilet doğru yerde doğru davranışı sergilememi nasip et. Senin razı olmadığın bir metottan razı olmadığın bir yaptırımdan beni koru. İstikametten ayırma diye dua etmek bu ayetin elimin altındakilere bakan yönüdür belki de
Çocuklarıma ilk ne istemem gerektiğini görüyorum bu ayette. Ya rabbi istikamet ver ya rabbi yollarını aydınlat onları dosdoğru yola hidayet et. Benim çocuklarım ve öğrencilerim için istemem gereken ilk dua ilkyardım bu olması gerekiyor. İstikamet ehli olmayan bir doktor olsa ne yazar benim çocuğum onu para karşılığında tıbbi bilgilerini çirkin yollarda kullanmaktan ne korur istikamet olmasa? İstikamet ehli olmayan bir mühendis olsa ne yazar benim öğrencim. Allah'ın insanların hizmetine sunmak için vermiş olduğu aklı insanları helak etmek için kullanan biri çuvalla para kazansa ne yazar? İşte önce istikamet önce doğru yerde doğru davranış sergilemek için Allah'tan yardım istemek. ilk isteğim kendim için bu olacağı gibi sorumluluğunu aldığım kişiler için de bu olacak. Nedir istikamet? Yukarıda Fatiha'nın tefsiri izah ederken istikamet kelimesinin anlamını açıklamış ve yine aynı bölümde Fatiha'nın bütün surelerin şifrelerini kendisinde barındırdığını söylemiştik istikamet şifresi Hud 112'de açılıyor "emrolunduğun gibi dosdoğru ol." İstikamet bu işte, dosdoğru olmak iman ve kulluk sözünü verdikten sonra müminin herhangi bir yalana riyakarlığa kaymaması... İman ettim ve sonra dosdoğruyum artık Rabbimin olmanı istediği gibiyim. İşte bunu çocuğuma öğretmem ve Allah'tan bunun için yardım istemem gerekiyor...Ve bunun için gayret gösterdikçe Aslında bu işin zorluğunu peygamber Aleyhisselam’ın ‘’beni Hud ve kardeşleri yaşlandırdı’’ sözünün doğruluğunu istikamet in birkaç cümle ile açıklanacak bir kavram olmadığını bir kez daha anlıyoruz.
Ebû Amr (veya Ebû Amre) Süfyân İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi:
- Yâ Rasûlallah! Bana İslâmı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim, dedim.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Allah’a inandım de sonra da dosdoğru ol!” buyurdu.
Müslim, İmân 62. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 61; İbni Mâce, Fiten 12.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin bu tavsiyesinden de yine aynı şekilde istikametin mustaqim olmanın ne kadar öz ne kadar kapsamlı bir kavram olduğunu anlıyoruz. Sadece şifresi verilmiş bulunmamız gereken yolun ve bu yolun nasıl bir yol olduğu geriye kalan 6000 küsur ayette anlatılmış.
Hadis-i şeriflerde de anlatıldığı gibi sırat-ı müstakim;
"Gecesi gündüz gibi olan çok aydınlık bir şeriat üzere terkedildiniz. Çöldeki bedevilerin ve mahalle mekteplerindeki çocukların dini üzere olun.
Bunun benzerini merfu olarak Ahmed İbnü Hanbel (Müsned 4, 126) ve İbnü Mace (Sünen, Mukaddime 6, (43)) rivayet etmişlerdir. Ravi: Ömer İbnü’l-Hattab. Kaynak: Rezin merhum tahric etmiştir.
"Sizler geniş bir caddeye bırakıldınız. Bu, üzerinde Ümmül-Kitap olan (yani Allah'ın kesin hükümlü ayetleriyle istikameti teshil edilmiş) bir yoldur." Ravi: Ali. Kaynak: Rezin merhum tahric etmiştir.
Bu hadisi şerifler bize istikametin ne olduğunu ve sırat-ı müstakimin nasıl bir yol olduğunu öğretmektedir. Eskilerin bize dediği gibi "istikamet en büyük keramettir". Bu sözü İmam Rabbani'nin (rahmetullâhi aleyh) şu değerli açıklamaları ile daha iyi anlıyoruz.
“Keramet, küçük ve büyük olmak üzere ikidir. İlki küçük keramettir ki bu havada uçmaktır. Bunu sineklerde yapar. Denizde yürümektir, nitekim onu balıklarda yapar. Ama büyük keramet ise “İSTİKAMET” üzere olmaktır. Yani özünde ve sözünde doğru olmaktır. Devamla; “Sözünde ve özünde doğru olmayan birini havada uçarken görürseniz taşlayıp düşürün. Çünkü keramet ile istidracı ayıran temel faktör “istikamettir.”
İşte başta nefsimizi Sonra elinizin altındakilere bu zor eğitimi vermek sürekli kontrol halinde olmak sürekli doğruluğumuzu istikametimizi de kontrol etmek zordur ve insanı yaşlandırır. Bizim çocuklarımızla ve sorumlu olduklarımız ile yaşadığımız sorunlar da zaten onların istikamet hali üzere olmaları için çabalamamızdan kaynaklanmıyor mu? Yoksa biz onların hiçbir şeyine karışmasak dosdoğru olmaları için gayret sarf etmesek istedikleri bir hayat yaşamak üzere onları rahat bıraksak zaten neden sorun yaşayalım ki? Fakat bu bir yöneticiye uyar mı bu şekilde davranan biri almış olduğu sorumluluğu hakkı ile yerine getirmiş olur mu onu soralım kendimize... Rabbimiz istikametin sınırlarını çizmiş her olayda dosdoğru olmanın yolunu bize öğretmiş ve eğitim ve terbiyesi ile sorumlu olduklarımızın kontrollerini de bize bırakmıştır. Neticede hepimiz çobanız ve hepimiz güttüklerimizden sorumlu olacağız. Ve onlar elimizin altında oldukları sürece doğrudan sapmamaları en ufak bir kayma göstermemeleri için elimizden geleni yapacağız.
Peki insan kendisinde ve çocuğunda istikamet ehli olduğunu dosdoğru olduğunu ya da şöyle diyelim doğru adreste olduğunu nasıl anlar? Cevabı yine hadis-i şeriften alıyoruz;
Ahiret, dünyaya tercih edilince, La ilahe illallah sözü, Allah'ın gazabından korur. Dünya kârını, ahırete tercih eden, La ilahe illallah dediği zaman, Allahü Teâlâ, "Yalan söylüyorsun, sözünde sadık değilsin" buyurur. [Beyhakî]
Demek ki sözümüzün doğruluğunu yaptıklarınız ve tercihlerimiz belirleyecek yine çocuk eğitimi üzernden gidecek olursak örneğin sınav ile farz oruç çakıştığı zaman çocuğumuza neyi tavsiye ediyoruz? Hangisi konusunda ısrarcıyız. Örnekleri çoğaltabiliriz, gerektiğinde istediğimiz gibi eğip bükebileceğimiz emirler gibi mi görüyoruz Allah'ın emirlerini yoksa emredildiği gibi dosdoğru yaşayacağımız emirler olarak mı? Eğer dosdoğru olarak görüyorsak bunu eğip bükemeyeceğimizi anlamışızdır.