corona günlerinde mağara hadisine bakışımız
: اَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Değerli dostlarım bugünkü hadis dersimizde bizden yüzyıllar önce yaşanmış olmasına rağmen subhanallah ne kadar bizden ne kadar günümüzden diyebileceğimiz sonuna kadar okuduğumuzda mağaradaki üç kişi işte deyip geçemeyeceğimiz günümüzden birçok ders çıkaracağımız mağara hadisi ile muhatabız.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki
"Sizden evvel geçenlerden üç kişi yola çıktılar. Geceyi geçirmek için bir mağaraya girdiler. Derken dağdan bir taş yuvarlandı ve mağaranın ağzını kapattı.
Bunun üzerine şöyle dediler:
“–İyi amellerimizle duâ etmekten başka bizi buradan hiçbir şey kurtaramaz!”
İçlerinden birisi şöyle duâ etti:
“–Allâh’ım! Benim çok ihtiyar annem ve babam vardı. Onlardan evvel ne çocuklarıma ne de hayvanlara bir şey içirmezdim. Günün birinde odun toplamak için uzaklara gitmiştim. Onlar uyuyuncaya kadar dönemedim. Akşam yemeklerini hazırladım; fakat onları uyumuş buldum. Onları uyandırmayı ve onlardan evvel âilece süt içmeyi hoş görmedim. Çanak elimde olduğu hâlde onların uyanmalarını bekledim. Nihâyet gün ağarmaya başladı. Çocuklar ayaklarımın altında açlıktan ağlıyorlardı. Derken, annem ve babam uyandılar ve sütlerini içtiler.
Allâh’ım! Eğer bu işi Sen’in rızân için yapmışsam, bu taştan çektiğimiz belâyı bizden uzaklaştır!”
Bunun üzerine taş bir parça açıldı, lâkin çıkılacak gibi değildi.
İkincisi şöyle yalvardı:
“–İlâhî! Amcamın bir kızı vardı ki, onu herkesten ziyâde seviyordum. (Bir rivâyete göre: Bir erkek, bir kadını ne kadar sevebilirse, ben de o kadar seviyordum.) Onunla beraber olmak istedim. Lâkin teklîfimi kabûl etmedi. Birkaç sene sonra bir kıtlığa uğrayınca bana başvurdu. Kendisini bana teslîm etmesi şartıyla ona yüz dirhem vereceğimi söyledim. (Çâresiz) kabûl etti. Bu sûrette fırsat elverince, (kendisine el uzatacağım sırada o):
«–Allâh’tan kork da haksız olarak mührümü bozma!» dedi.
Ben de (Allâh’tan korkarak) bu çok sevdiğim kadından (o bana teslîm olmak zorunda kaldığı hâlde) uzaklaştım. Verdiğim paraları da ona hibe ettim.
Allâh’ım! Eğer bu işi sırf Sen’in rızânı kazanmak için yapmış isem, içinde bulunduğumuz belâyı üzerimizden gider!”
Mağaranın kapısı bir parça daha açıldı, (ancak) yine çıkılabilecek derecede değildi.
Üçüncü şahıs da şöyle duâ etti:
“–Allâh’ım! Ücretle birkaç amele tuttum ve ücretlerini verdim. Lâkin biri ücretini almadan bıraktı gitti. Onun ücretini ürettim. Onun hesâbına mal çoğaldı. Bir müddet sonra o adam yanıma gelerek:
«–Ücretimi ver!» dedi.
Ben de:
«–Şu gördüğün deve, öküz, koyun vs. senin ücretinden üremiştir, al hepsini götür!» dedim.
O da:
«–Ey Allâh’ın kulu! Benimle alay etme!» dedi.
«–Seninle alay etmiyorum, hakîkati söylüyorum.» dedim.
Bunun üzerine malları aldı ve hepsini sürüp götürdü. Hiçbir şey bırakmadı.
İlâhî! Eğer bunu Sen’in rızân için yapmışsam, içinde bulunduğumuz belâyı üzerimizden defet!”
(Nihâyet) taş, mağaranın ağzından kaydı, onlar da mağaradan çıkarak yollarına devâm ettiler."
(Buhârî, Büyû, 98; İcâre, 12; Müslim, Zikir, 100)
Bizden önceki ümmetlerden 3 kişinin yaşamış olduğu ve dünya durdukça yaşanmaya devam edecek olan toplum hayatımız ya da bireysel hayatımız boyunca sürekli tekrarlanan 3 önemli olay izah edilmekte bu hadisi şerif'te. Fakat bu üç önemli olaya geçmeden önce bir başka meseleye dikkatinizi çekiyorum müsaadenizle. Bir yolculukta olan üç kişi üç yol arkadaşı ve sonra sığındıkları bir mağara ve mağaranın ağzını kapatan kocaman bir kaya...
Öncelikle dikkatimizi çekiyor ki hiçbir olay sebepsiz değil bu taşın ya da kayanın dağdan kopup mağaranın ağzını kapatması da öyle bazılarının zannettiği gibi bir taş yuvarlandı geldi mağaranın ağzını kapattı değil. Bakara suresi 74. ayeti bir hatırlayalım
"Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; artık kalpleriniz taş gibi, hatta daha da katıdır. Taşın öylesi vardır ki ondan ırmaklar kaynar; öylesi de vardır ki, çatlayıp bağrından su fışkırır; bazı taşlar da vardır ki, Allah korkusuyla yerinden düşer. Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir."
Gördüğümüz gibi taşlar öyle durduk yerde kopmuyorlar yerlerinden.
Mevlana'nın meşhur tabiriyle;
" Eli görmeyen kişi yazıyı kalem yazdı sanır."
Ayette bahsedilen taşlardan bazıları Allah korkusu ile yerinden düşer. Yani taşlar bile Allah korkusundan yerinde duramaz.
Ya insan neden atıldır durağandır? ? Taş bile yerinde duramazken Allah korkusundan, insanı bedenen Ya da zihnen yerine sabitleyen nedir? Atalete sevkeden nedir? Bu korkunun (Allah korkusu) eksikliği midir yoksa??? Taş kalpli kim acaba Allah korkusundan çatlayan pınarlar fışkıran ve yerinde duramayan taşlar mı yoksa sinelerdeki hissiz tepkisiz varlıklar mı??
Yine bu hadisi Şerifi okuduğum zaman önceki yıllarda hep bir gün bizim mağaramızın ( kabir) ağzını da bir taş kapatacak ve bizim mağaramızı (şayet varsa amel defterimizde) ancak hiç kimsenin rızasını gözetmeksizin sadece Allah için yaptığımız amellerin o mağarayı genişleteceğini düşünmüştüm.Fakat bu günlerde bu hadisi tekrar gözden geçirdiğimde kabre kalmadan henüz dünyadayken bizi ev mağaralarımıza kapatan bir kaya (Corona) geldi dayandı önümüze. Ve şimdi her birimizin sadece Allah'ın rızasını gözeterek yaptığı amelleri vesile ederek bu kayanın kalkmasını isteme zamanı. Peki var mı böyle bir amelimiz?. Başımızı elimizin arasına alıp bir düşünelim gerçekten hiç kimsenin rızasını gözetmeksizin halisane Allah için yaptığımız bir amelimiz var mı bunu sadece senin için yaptığım Allah'ım diyebilecek bir güzel işimiz ve bu güzel işi eğer sadece senin için yaptıysam bu kayayı kaldır evlerimizin önünden, tıkandığımız mağaralarımızdan bizi çıkar diyecek salih amellerimiz???Şöyle bir misafire kurduğumuz sofralardan tutun da söylediğimiz gönül alıcı bir söze insanlara yaptığımız herhangi bir muameleye varıncaya kadar bir gözden geçirelim var mı gerçekten insanların rızasını bir tarafa koyup sadece Allah rızası için ortaya koyduğumuz bir davranışımız?
Varsa ne mutlu bize tamamında değilse de kısmen ihlası yakalayabilmişiz demektir. Ve bu durumda Hz Ali'nin dediği gibi " parça bütünün habercisidir" deyip ümitlenebiliriz.
Ama tüm hatıralarımızı yokluyor arıyor tarıyor fakat sadece Allah için yapılmış tek bir ihlaslı amel bulamıyorsak ya...
İşte o zaman toparlanıp kendimize gelme zamanıdır. Bunca yıl kim için amel ettik ya da amelimize kimi ortak kıldık. Amellerimiz niyetlere göre iken bizim amelimiz kim içindi. İşte tam da bu günler Bu amelleri gözden geçirip sorgulama zamanı Corona kayası evlerimizin önüne dayandı peki var mı bizim Allah'a sunacağımız bir Salih amelimiz.bu Salih ameli sadece senin rızan için yaptıysam bu kayayı evlerimizin ülkemizin önünden kaldır diyebilecek bir amelimiz var mı???
Gelelim hadis-i şeriften çıkarılacak diğer derslere madde madde ilerleyecek olursak ilk gördüğümüz kişi elinde süt bardağı ile anne babasının uyanmasını bekleyen adam. Düz mantıkla baktığımızda aklımıza şunlar gelebilir şimdi bu adam iyilik mi yaptı Allah aşkına???
Uyandığında içseydi annesi babası da onlar için çoluk çocuk aç biilaç bekletilir mi?
Bu adamın karısı kim bilir ne kadar kızmıştır ona
gibi sorular gelebilir aklımıza...Fakat bu olaya Bir de şu cihetten baksak mesela adam eve gelmiş ve eşine şunu sormamıştır; Benim annem babam aç uyurken Sen neredeydin???
Kendi sorumluluğunu eşine yüklememiş bunun hesabını sormamıştır. Üzülerek duyduğumuz bazı aile reislerinin yaptığı gibi anne babası kendisinde misafirken gelin hanım her imkanı ikramı sunup anne baba uyuduktan sonra eve gelmemiştir adam. Bakın bu cihetten bakıldığı zaman Aslında oldukça erdemli bir davranış sergiliyor.
Çocukları cihetinden bir bakalım Bugün çocukların saygısız olduğundan büyükleri beklemediğinden aceleci davrandıklarından şikayet eden birçok veli duyuyoruz. Bu Baba ise onlara bir kere hayat dersi verdi ve bu çocuklar bir daha o dersi ömür boyu akıllarından çıkarmayacaklar. Akıllarında kalacak mıh gibi kazınmış derslerden bazıları;
1-Anne babanın bakımından birinci derecede aile reisi erkek sorumludur.
2-Hiç kimse kendi sorumluluğunu başkasının üzerine atarak o sorumluluktan kurtulamaz.
3-Büyük başlamadan sofraya başlanılmaz.
4-Büyükler saygınlıklarını uykuda bile kaybetmezler.
Bugün eğer ergenlerimizin büyüklerimize karşı saygısızlıklarından şikayet ediyorsak bu belki de bir zamanlar göz yumduğumuz küçük küçük hataların faturasıdır örneğin baba ya da dede içeri girdiğinde daha 5-6 yaşlarındayken oturuşunu düzeltmeyi öğretmemenin ya da toplu halde sofraya oturulduğunda büyükten önce el uzatırsa onu uyarmamanın.
Şimdi anlıyoruz ki bu baba taşa kazımıştır hayat derslerini çocukların...
Ve bu öyle bir Salih ameldir ki mağaranın kapısını aralayacaktır.
Evet ilk şartı öğrendik "anne babaya hürmet" gelelim mağaradan çıkışın ikinci şartına "son ana kadar iffet". Hikayede anlatılan kişi tüm şartlar hazır olduktan sonra sadece Allah rızası için yapmayı düşündüğü yanlış işten vazgeçmiştir. Bunun dışında bir korku gözetmemiştir.
(sosyal medya gizli kamera kasetim çıkabilir vesaire vesaire) Bir tek korkusu vardır Allah'a vereceği hesap ve bu çok zor kararı uçurumun kıyısındayken almıştır. Yani hiçbir zaman haramdan dönmek için geç değildir. Kul Allah için bir adım atarsa Rabb'i ona her daim yardım edecektir.
Gelelim 3. Kişiye
Hürmet ile başlayan iffetle devam eden yani bireysel ailevi ve şimdi toplumu ilgilendiren üç önemli meseleden ticaret ahlakına Bu Salih adamın anlattıklarından da anlıyoruz ki kolay kolay feragat edilecek bir durum değil. Bu mesele de olsa olsa sadece Allah rızası için yapılabilecek işlerden. Dikkatimizi bir başka şeyi çekiyor önceden gönderdiğimiz salih amellerimiz gün gelip kayalarımızın kalkmasına sebep olacak. Ve ticarette illa da emeği kadar değil yeri geldiğinde emeğinden fazlasını ikram ve ihsan olarak vermek lazım. Talep ederken açgözlülükten kaçındığımız gibi verirken de ihsan ve ikram sahibi Rabbimizin bize verdiği gibi vermek lazım. Bakarsınız bunlar bir gün bize birer çıkış yolu olur.
Sonuç olarak hadisten çıkaracağımız dersleri her bölümün içerisinde kendine özel yazmış olmakla beraber hadisin kendini bize şunu öğretiyor. Bu hayatın mağaraları çok ve bu mağaralara şayet salih insanlarla girersek bir dönem bunalsak çıkış kapısı yok gibi düşünsek de o kapı elbet açılır ama oradan bir çıkış yolu elde edilir düşünsenize bu 3 kişinin ikisi salih birisi fasık olsaydı 3 ü de mağarada helak olacaktı. Yol arkadaşlarımızı salihlerden seçelim ve Allah'a dua edelim Şu hayat yolumuzda bize salih yol arkadaşları ikram etsin diye...
Allah'a emanet olunuz bir başka hadis-i Şerif şerhinde buluşmak üzere...
Haktan Bilen