Bakara Suresi 223. ayetin tefsiri
اَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
نِسَٓاؤُ۬كُمْ حَرْثٌ لَكُمْۖ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ اَنّٰى شِئْتُمْۘ وَقَدِّمُوا لِاَنْفُسِكُمْۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّكُمْ مُلَاقُوهُۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ.
Kadınlar sizin tarlalarınızdır tarlanıza hangi taraftan isterseniz oradan varın. Kendiniz için de önceden hazırlık yapın. Allah’tan sakının ve bilin ki O’na kavuşacaksınız. Müminleri müjdele.
Bakara 223
Ayetlerin geliş sırasını takip edecek olursak Rabbimiz bize önce evlenilecek olan eşin seçimini ve kriterlerini öğretti daha sonra evliliğin sebebini öğretti (ateşten korunmak) daha sonra evlilikteki mahremiyeti ve şimdi de çocuk arzusunu...
Bu sıralamaya baktığımız zaman bazılarımızın zannettiği gibi evlilik sadece neslin devamı içindir düşüncesi eksik ve yanlış bir düşünce olur. Evet belki gözardı edilemeyecek önemli bir sebeptir ama evliliğin ta kendisi olmamıştır hiçbir zaman. Eğer böyle bir düşünceye kapılırsak Efendimiz Aleyhisselam'ın Aişe annemizle evliliğini nasıl değerlendirebiliriz. Bu durumda önceki ve sonraki diğer eşlerinden (Hatice ve Mariye) çocuk sahibi olan peygamber Aleyhisselam evliliğin amacına ulaşmış fakat Aişe annemizin evliliği maalesef amacına ulaşmamış denilebilir mi??? Haşa estağfirullah. Hz Hatice' ( r.a.)den doğan Fatıma annemiz aracılığı ile nesli bugünlere ulaşan peygamber Aleyhisselamın Hz Aişe aracılığıyla da hadisi şerifleri ve uygulamaları günümüze kadar gelmiş ve Efendimiz aleyhissalatu vesselam dan sonra Hz Aişe radıyallahu anha ümmetin erkeklerine ve kadınlarına ilmi yönde yol gösterici bir otorite olmuştur. Yani her birimizin evlilik konusunda da yarışacağı kulvar farklı olabilir kimimiz Hz Hatice annemiz gibi canıyla malıyla evladıyla elinden gelen tüm fedakârâne hizmetleri ile kimimiz Aişe annemiz gibi ilmi parlak zekası ve tüm gençliği ile bu kulvarlarda olmuştur. Bize düşen bu kulvarın hakkını verebilmek ve yüz akı ile noktalayabilmektir.Ayrıca şunu unutmamamız gerekir ki Ayşe annemiz belki biyolojik olarak bir çocuk sahibi olamamış ama evinde yetimler büyümüş onlara annelik yapmıştır.
Hz. Aişe annemizin örnekliğinden de anlıyoruz ki aslolan zihinlerdeki annelik düşüncesini öldürmemek, kadının asıl işlevi olan çocuk yetiştiren tarla özelliğini ona unutturmamak ve kaybettirmeden yola devam etmektir. burada Allah Rasulünün bayramda bir yetime sahip çıkma örneğini de zikretmek istedim lakin sıkça anlatılan bu hikayeyi hiçbir hadis kaynağında ısrarlı aramalarıma rağmen bulamadım. Bulamayınca da kaynak belirtemeyeceğim endişesiyle vazgeçtim. Fakat Allah Rasulünün şu buyruğunu hatırlayacak olursak:
"Şefkatli/sevecen, doğurgan kadınlarla evlenin. Çünkü ben kıyamet gününde diğer ümmetlere karşı sizinle onur duyarım." (Ebu Davud, Nikah, 2; İbn Mace, Nikah,1; el-Fıkhu'l-İslamî, VII/13). Bu noktada Biz üzerimize düşen vazifemizi yaptıktan sonra bundan ötesi Allah'ın takdiridir.
Peki hadisteki tavsiyeyi dikkate alacak olursak bir kadının doğurganlığını evlenmeden önce belki sadece doğurganlık yaşı ile bilebiliriz ama bundan ötesi bir muammadır. Bu durumda hadisten anlıyoruz ki doğurmayı kabul eden zihninde anneliği bitirmemiş güzel ürünler bitiren bir tarla olduğunun farkında olan kadınlarla evlenin şeklinde anlamak daha doğrudur Allahu alem. Yoksa daha evlenmeden çocuğu sadece bir sayı olarak görmek sağlıklı bir düşünce yapısı değil şefkatle onarılmaya muhtaç bir yapıdır...
Burada bazı farklı düşünce yapılarının kadını tarlaya benzetmenin kadını aşağılamak olarak görmesine de üzülerek değinmek istiyorum. Halbuki bu kadını aşağılamak değil aksine mümin erkeğin yuvasını yani dünyadaki cennet bahçesini çiçeklerle bezeyen bir tarla olması, dünyaya çocuk getiren ya da cennete fidan diken bir tarla konumunda olmasını kadına aşağılamak şeklinde algılamanın mantığını çözemiyoruz.
Hele bir de bundan daha tehlikeli olan başka bir düşünce de var ki zihinlerden annelik, eşlik ve can yoldaşlık algısını silip tamamen dünyevi hedeflere odaklanmış kazancı sadece bu dünya olarak algılamış zihin yapısı ki bazı zamanlar rol değişimlerine ve bunun adını tercih özgürlüğü koymaya kadar giden çirkin yaklaşımlar...
Halbuki her hak dinde bulunan beş emniyetten biriydi nesil emniyeti ve bu ayet nesil emniyetini en güzel izah eden ayetlerden biridir şu anda okumakta olduğumuz ayet. Tüm semavi dinlerde ki hepsinin genel adı islam'dır, bulunması gereken beş emniyet ;
Can emniyeti
Akıl emniyeti
Nesil emniyeti
Din emniyeti
Mal emniyeti
Bunların korunması esastır ve zaruridir. İşte bu beş şartından biri olan nesil emniyetini korumanın yolu da kız çocuklarımızı hayatın diğer şartlarına hazırladığımız gibi en önemli şartı olan annelik ve eşlik düşüncesini muhafaza etmeye, aziz bilmeye yönelik çalışmalarımızdır. Bugün çocukların kafa karışıklığı rol model bir anne ve baba görmeyişleri zihinlerindeki anne ve baba algısının bozulmuş olması onları ileriki yaşamlarında nasıl bir çelişkiye düşüreceği ortadadır. Şefkat konusunda baskın bir anne karakteri görmeyen yorgunum şimdi git başımdan daha sonra görüşelim gibi cevaplar alan bir çocuk zihninde nasıl bir annelik canlandıracaktır ? Ya da aksini düşünelim (baba hayatta olmasına rağmen burayı özellikle belirtmemiz lazım) babanın da yükünü tamamen sırtlanmış üstelik bir de stresini öfkesini yüklenen bir annenin kendi lüksünden ihtiyaçlarından taviz vererek yeter ki çocuklar mutlu olsun diye büyüttüğü çocukların zihinlerinde nasıl bir baba algısı oluşacaktır ? Belki bugün toplumda yaşadığımız kimlik karmaşasının bir sebebi de bunlar olabilir mi ? Bu durumda babalar ilgisiz, sert ve hoyrat tavırlarıyla erkek çocukları babadan ve babalıktan soğutup neredeyse analığı benimsetecek davranışlardan kaçınmalı, anneler ise anneliğin önüne geçecek bütün meşguliyetlerini ikinci plana atarak şefkatle çocuklarına yönelmek zorundadırlar. Bu demek değildir ki sosyal faaliyetlerden uzak kalsınlar hayır kastettiğimiz bu değildir fakat sosyal faaliyetlerini anneliğin önüne geçirmesinler yoksa asr-ı saadet'te ticaret yapan, tıp ile uğraşan hatta deri işleyen sahabi hanımlar mevcuttu. Bugün çalışan anne problemi dediğimiz olay annelerin çalışması değil çocuğun anneden kopmasıdır yoksa annelerimiz hiçbir zaman boş duran anne olmadılar ki yüzyıllar boyu evinde ev ekonomisine katkıda bulunan üreten kadınları çalışmayan kadınlar olarak mı göreceğiz ? Diğerleri çalışan da onlar oturan kadınlar mı ?
Sırtına çocuğunu bağlayıp tarlaya giden, evinde bir yandan çocuğunu sallarken bir yandan iş yetiştiren kadınlara kadar hepsi çalışıp üretmekte.
Peki bu tarlanın güzel ürün vermesi için neler yapmak lazım ? Ayetinin devamı bize bunu öğretiyor;
Tarlalarınıza nasıl isterseniz (Bir önceki ayette anlatıldığı gibi Allah'ın emrettiği yerden) öyle varın ve kendiniz için ileriye hazırlık yapın... Yani tarlasından güzel ürün bekleyen öncelikle Allah'ın emrettiği şeklin dışına çıkmasın ve bununla birlikte ileriye yönelik hazırlık yapsın. Bu hazırlıklardan biri de Allah Rasulü'nün hadis-i şerifte buyurduğu gibi
“Sizden biriniz karısını köleyi döver gibi dövmeye kalkışıyor. Belki de o akşam onunla aynı yatakta yatacaktır.” [Buhârî, Tefsîru sûre (91)1; Müslim, Cennet 49]
Yani tarlasından güzel ürün bekleyen önce tarlasını razı etsin. Kendisi mutlu olmayan bir anneden mutlu çocuklar yetiştirmesini nasıl bekleyebiliriz. Belki her şeye rağmen devam eder ama bu defa da anneliğe yüklendiğinden eşlik vazifesini ihmal etme tehlikesi vardır.Neticede insan zayıf yaratılmıştır taşıyabileceği yük hacmi bellidir.
Yani akşam nasıl bir karşılama töreni bekliyorsanız sabah öyle bırakın. Sabah darmadağınık bıraktığınız birinden gün içerisinde toparlamadan akşam vazife şuuru ile eşlik yapmasını beklemek elbette gönülden bir itaat ve katılım olmayacağını göze almak ve bilmek demektir. Tabii bu ayetin" kendiniz için ileriye dönük hazırlık yapın"kısmı Efendimiz Aleyhisselam'ıntavsiyelerinden de anlayacağımız üzere bu şekilde anlaşılacağı gibi salih bir nesil dünyaya gelmesi için gayret edin sadaka-i cariyeniz olacak nesiller için hazırlık yapın şeklinde de anlaşılmıştır.
"Allah'a karşı gelmekten sakının ve sonunda O'nun huzuruna çıkacağınızı bilin"
Bakara suresinin başından buraya kadar her konunun takvasının nasıl olacağını öğrendiğimiz gibi sübhanallah tamamen bize ait mahremimiz sandığımız bir konuda da takvanın nasıl olacağını Rabbimiz öğretiyor yani Nasılsa kimse görmüyor bilmiyor düşüncesiyle dört duvar arası bu konuda sınırsız ve nefsimizin emrettiği gibi değil yine bir takım sınırlar ve Allah'ın emrettiği gibi olacağını öğreniyoruz. Demek ki en mahrem alanların da takvası ve Allah'ın çizmiş olduğu sınırları vardır. "Bilin ki onun huzuruna çıkacaksınız"ayetin bu kısmını aklından çıkarmayan mü'min dört duvar arasında dahi bu işin takvasını uygulamaktan da kaçınmayacaktır.
Ve ayetin son iki kelimesi "müminleri müjdele"
Hangi müminler onlar kimlermiş?Bu bölümde geçen evlilikle ilgili ayetlerin hepsini bir arada düşündüğümüz zaman;
Evliliğinde aday da ilk arayacağı şeyin ilk kriterinin iman sahibi olması çok hoşuna gitse de Allah'ın razı olmadığı biriyle evlilik yapmaması mahremiyet sınırları içinde dahi Rabbimin emirlerinden dışarı çıkmayan tövbe eden temizlenen ve evliliğe toplumun değil Allah'ın yüklediği anlamı yükleyerek onu razı etmeye çalışan müminleri müjdele...
Kadınlarınız sizin tarlanızdır ayetini bir de yine Bakara suresinde geçen şu ayetlerle birlikte düşünsek daha doğru bir sonuca ve farklı bir bakış açısına ulaşırız Allahu alem her iki ayette de tarla anlamına gelen "hars" kelimesi geçmektedir. Ve her iki bölümde de tarla ile birlikte nesilden bahsedilmektedir.
" İnsanlardan öylesi vardır ki dünya hayatı konusundaki sözleri senin hoşuna gider; o, hasımların en yamanı olduğu halde kalbinde olana Allah’ı şahit de tutar.İdareyi eline aldığında ise yeryüzünde bozgunculuk çıkarıp ürünleri ve nesilleri yok etmeye çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez Ona, "Allah’tan kork!" dense gururu kendisini günaha sürükler. Ona cehennem yeter! Orası ne kötü bir yataktır! İnsanlardan öylesi de vardır ki, kendisini Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaya adamıştır. Allah, kullarına çok şefkatlidir." (Bakara 204- 207)
Sübhanallah dünya hayatı ile ilgili sözleri hoşumuza gidip onay verdiğimiz insanlar ya da evlilik adayları iş başına geçince tarlayı da nesli de helak ediyorlarmış meğer...Dünyaya dair görüşünü merak ettiğimiz kadar ahirete dair görüşünü de merak edip maddiyatını sorduğumuz kadar maneviyatını da öğrenme çabasına girmemiz gerekirmiş meğer... Sadece yönetim hakkında düşündüğümüz bu ayeti kerime evimizin yönetimi için düşündüğümüzde de aslında farklı bir sonucun ortaya çıkmayacağını göstermektedir. Demek ki herhangi birine evet cevabı vermeden önce hangi konuda ki sözleri çok hoşumuza gitti ? gönlümüzü ganî eyleyen sözleri evet dememize sebep olan sözleri hangi mesele üzerinde dikkat etmemiz lazım.
Evli olan kardeşlerime yuvalarında huzur saadet ve cennet çiçeklerinin yetişmesi,bekar olan kardeşlerime de yanılmayacakları pişman olmayacakları Salih ve Saliha eşler duasıyla.
224. ayette buluşmak üzere
Haktan Bilen