Bakara Suresi 220. Ayet Tefsiri

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۜ وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنِ الْيَتَامٰىۜ قُلْ اِصْلَاحٌ لَهُمْ خَيْرٌۜ وَاِنْ تُخَالِطُوهُمْ فَاِخْوَانُكُمْۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ الْمُفْسِدَ مِنَ الْمُصْلِحِۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَاَعْنَتَكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ

 Dünya ve âhiret hakkında (düşünesiniz diye). Sana yetimleri de soruyorlar. De ki: Onların durumlarını iyileştirmek hayırlı bir iştir. Onlarla içli dışlı olursanız zaten onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah düzelten den bozanı ayırıp bilir. Allah dileseydi sizi güçlüğe düşürürdü. Hiç şüphe yok ki Allah izzet ve hikmet sahibidir

Bakara 220

Yine bir önceki ayet ile bağlantımızı kurarak başlayalım. Bir önceki ayette Rabbimiz ayetleri düşünüp öğüt alalım diye açıkladığını bizlere duyurmuş ve bu ayetin başında da dünya ve ahirette diyerek bu öğüt almanın iki kanatlı olması gerektiğini tefekkürümüzün Dünya ve ahiret için gerekliliğini hatırlatarak başlıyor. Dikkatimizi çekmiştir mutlaka Allah bizi ne tamamen dünyaya ne tamamen ahirete yönlendiriyor bundan önceki bölümlerden biri olan haccın anlatıldığı bölümde de 201. ayette nimetlere kavuşacak olan Salih insanlardan bahsederken Rabbimiz yine hem dünyada hem de ahirette hasene isteyen kullarını zikretmiştir. Hasılı kelam her ikisini de göz ardı edemeyiz Ama şunun altını çizerek devam edelim dünyayı dünyada kalacağımız kadar yani fani olduğumuzu unutmadan ahireti ahirette kalacağımız kadar Yani oradaki ölümsüzlüğü unutmadan çalışıp çabalamaya devam edeceğiz.

Ve yine bir soru ve onun cevabı ile başlıyoruz. Surenin sonlarına yaklaşırken Rabbimiz bize soru adabını pekiştirircesine faydalı sorunun ne olduğunu öğretircesine üst üste "sana soruyorlar" hitabı ile başlıyor. Ve biz anlıyoruz ki güzel sorular benim bu dini güzel yaşamam için elzemdir aslında. Abdullah ibni abbas'a bu kadar ilmi nasıl elde ettin diye sorulduğunda "bana güzel soru soran bir ağız verildi" demişti.
Yine Hz Aişe'nin Allah resulüne sormuş olduğu ve iyi ki sormuş hepimiz bereketinden istifade ettik dediğimiz soruları hatırlayalım. Yine ilme iştiyakı ile hepimize örnek olan, Efendimiz aleyhisselam'la sadece birkaç yıl geçirmiş olan Ebu hureyre'nin soruları...bu sorulara birkaç örnek verecek olursak doğru soru sormanın ne demek olduğunu bizi Allah'a yaklaştıran soruların nasıl sorulacağını daha iyi öğreniriz Allah'ın izniyle.

Hz. Ebû Hureyre’nin bir gün: ‘ Ey Allah’ın Elçisi, kıyamet gününde senin şefaatine en çok kim layık olacaktır?’ diye sorması üzerine, Resûl-i Ekrem (s.a.s.): ya Ebu hureyre ilme olanişte yakın dolayısıyla Bunu senden önce kimsenin sormayacağını biliyordum.kıyamet gününde benim şefaatim en layık olan kimse gönülden tüm kalbi ile içten içe Allah'tan başka ilah yoktur (Lâ ilâhe illallah’) diyen kişidir.
” (Buhârî, İlim 33; Rikâk 51)

 buyurarak onun güzel soru sormaya olan iştiyakını takdirle karşılamıştır.

Ebû Hureyre (r.a.), ilme ve öğrenmeye karşı oldukça meraklı ve cesurdu. Öyle ki, başkalarının Hz. Peygamber’e (s.a.s.) sormaya cesaret edemedikleri şeyleri rahatlıkla sorar ve aldığı cevapları başkalarına ulaştırmak için muhafaza ederdi. Vahiy kâtiplerinden Übey b. Ka’b (r.a.) buna şöyle işaret etmiştir: “Ebû Hureyre Peygamber (s.a.s.)’in karşısında oldukça cesaretliydi. Bizim soramadıklarımızı hiç çekinmeden ona sorardı.” (İbn Hacer, el-İsâbe, 7/202) Kendinden önce Müslüman olmuş sahabilere de sorar, onların ilminden de faydalanırdı.

Sahabenin bu örnekliğinden anlıyoruz ki güzel sorular itaate, abes sorular itaatsizliğe götürür . Bir sorunun güzelliğini merak ediyorsak önce hangi niyetle sorduğunuzu sonra da aldığımız cevaptan sonraki tavrımızı o cevabı yaşama arzumuzu gözden geçirerek anlayabiliriz. Şunu unutmayalım büyük cevapları bulanlar büyük soruları olanlardır. Lise yıllarında okuduğum güzel bir sözdü.yine Hz Ali'nin : " Ben adamın aklî seviyesini sorusundan anlarım " sözü bu ayeti bize güzel izah ediyor.
Belki bende bu söze şu cümle ile eşlik edebilirim Ben adamın derdini endişesini sorusundan anlarım bu ayet bana bunu öğretiyor kim neyi endişe ediyor hangi konuda derdi var dünya derdi olan derdini sorusuyla ahiret derdi olan da derdini yine sorusuyla anlatıyor aslında...
Dördüncü kez aynı formatla soru geliyor "sana soruyorlar" bilmemiz elzem olan meseleler sırayla tek tek bize anlatılıyor en çok hangi soruların gündemimizi meşgul etmesi gerektiğini öğreniyoruz bu sorulardan ve tabii sahabe neleri dert etmiş endişe etmiş biz neleri dert ediyoruz yine sorulardan anlıyoruz. Sorularımızı gözden geçirerek sahabe ile zihni yakınlığımızı ölçebiliriz.
Soru hakkında Şimdilik bu kadar açıklamadan sonra sorunun kendisine gelelim yetimlerden soruyor sahabe, onlara nasıl davranmak gerektiğini.
Endişeleri günaha girerim korkusuyla onlardan uzak durmak mı yoksa ıslah çabasıyla birlikte yaşamak mı? Ve cevap geliyor. "Onların durumunu düzeltmek iyidir eğer onlarla birlikte yaşıyorsanız onlar sizin din kardeşlerinizdir"o zaman genel kuralları öğrendikten sonra onları incitip vebal almayayım diye hiçbir işlerine karışmamanın doğru bir çözüm olmadığını görüyoruz .
Bu konuda Allah resulüne gelip Yarın sabah bir yetimim var çok yaramaz dövebilir miyim diye soruyor Efendimiz Aleyhisselam kendi çocuklarına nasılsan öyle davran cevabını veriyor.Yani aslında ne dövmeye müsaade ne de tamamen cezadan uzaklaştırma öyle güzel bir yöntem ki bu davranışı senin çocuğunu yapsaydı döver miydin sorusunu sorduruyor Allah resulü çocuğundan ayırma diyor aslında ve yine dikkatimizi çeken başka bir ayrıntı pozitif ayrımcılığın bile önüne geçmişçünkü pozitif ayrım dahi çocuğu beni çocuklarından ayrı tutuyor şeklinde etkileyebilir. İşte bundan dolayı Allah resulü bazen o yetimdir diye eğitimi konusunda disiplinsiz davranmamayı öğretmiş Ama öyle güzel öğretmiş ki bunu çocuğun yapsa ne yapardın sorusunu her daim sormayı öğretmiş bize.
Allah resulü'nün yetimlerle ilgili hadisi şeriflerine gelince:

" Kendi yetimini veya başkasına ait bir yetimi himaye eden kimseyle ben, cennette şöyle yan yana bulunacağız. __ "Hadisin ravisi Malik İbni Enes, -Peygamber Aleyhisselam'ın yaptığı gibi- işaret parmağıyla orta parmağını gösterdi. (Müslim, Zühd 42.)

" Bir kimse sırf Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap vardır ". (Ahmed ibni Hanbel, Müsned, V, 250.)

" Bir kimse, Müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek(şirk koşmak) bir suç işlemediği takdirde, Allah Teala onu mutlaka cennete koyar ". (Tirmizî, Birr 14.)

Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu:
" Ben ve yanakları solmuş dul kadın, kıyamet gününde, yan yana iki parmak gibi beraber olacağız. Mevki ve güzellik sahibi bu kadın, kocasından dul kalmıştır. Kendini yetimlerine adamış ve bu durum onlar evleninceye, ya da ölünceye dek böyle devam etmiştir. " [(İbn Mâlik (R.A) Ebû Dâvud (R.A)]

Allah Resûlü Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu:
" Sofralarında yetim bulunduran kimselerin sofrasına şeytan asla yaklaşamaz ." [Ebû Mûsa (R.A) Taberânî (R.A)]

" Bir kimse, akrabasından veya başkasından olan bir yetimi, yetim kendisini kurtarana kadar uhdesine alsa, o kimseye Cennet vacip olur. " [Ravi: Hz. Adiyy Ibni Hakem (R.A.)]

 "Üç kişiye kıyamet gününde Allah, nazar etmez; onları tezkiye etmez ve onlar için elim bir azap vardır: Okuturken yetimi ezen hoca, ihtiyacı yok iken dilencilik yapan kimse, yaranmak için sultana dalkavukluk yapan adam . " [Ravi: Hz. Ibni Abbas ((R.A)]

 Halkın içinde Allah’tan en uzak olan iki kimsedir: Birincisi, ümeranın meclisinde oturur da zulme ait sözlerinde onları tasdik eder. Diğeri ise çocukların muallimidir. Fakat onların hepsini ayni derecede eşit tutmaz. Ve yetimin hakki hususunda Allah’tan korkmaz. [Ravi: Hz. Ebu Umame (R.A)]

 Kalbinin yumuşamasını ve hacetinin görülmesini sever misin? Yetime merhamet et, onun başını oksa ve ona yediğinden yedir. Kalbin yumuşar ve hacetine erişirsin . [Ravi: Hz. Ebud Derda (R.A)]

 Namaz hususunda Allah'tan korkun. Namaz hususunda Allah'tan korkun. Namaz hususunda Allah'tan korkun. Köleleriniz hakkında da Allah'tan korkun. Su iki zaif hakkında da Allah'tan korkun; Dul kadın ve yetim çocuk. [Ravi: Hz. Enes (R.A)]

 Allah'a en sevgili ev, içinde ikram gören yetim bulunan evdir. [Ravi: Hz. Ibni Omer (R.A)]

Bunca güzel müjdeye nail olmayı vebal altında kalırım endişesiyle kaçırmamak lazım.Yeter ki niyetimiz halis olsun yeter ki güzel muameleyi rabbimizden niyaz edelim biz bu işi onun rızası için yapmaya çabaladıkça Rabbimiz de bize bunu kolaylaştıracaktır inşallah .

Rivayetlere göre Hatice annemiz (radıyallahu anha)  Efendimiz Aleyhisselam'dan olan 6 çocuğunun dışında ve tabii bir de önceki eşlerinden olan çocukları var bunların dışında evinde 10 yetim büyümüştür. Evet çıta bize göre çok yüksek belki... Hatta belki eşimizin çocuk konusundaki hassasiyeti belki tahammülsüzlüğü,kaş yaparken göz çıkarırım ya da biz daha kendi çocuklarımıza nasıl davranacağımızı bilemiyoruz yanlış bir kültürün tesirinde büyüdük gibi endişeler bizi yetimlerle iç içe olmaktan geri tutabilir ama hiç değilse gücümüz yettiği kadar evimizde ağırlayamıyorsak rast geldikçe imkanımız nisbetinde yetime sahip çıkmayı gönül almayı bilelim.Ve şunu unutmayalım ki fazla bir bilgiye ulaşamamış olsa bile sevgi ve merhamet dolu bir yürek çok bilen aman sevgiden merhametten uzak bir yürekten çok daha güzel örneklikler ortaya koyabilir.

Bu konuda herkes gücünün yettiğinden sorumludur ve gücümüz yettiği halde ihmal ettiğimiz kısım dönüp dolaşıp bizi bulacaktır.

Tabi bu işi bize kolaylaştırmanın yolu şu düşüncedir yetimler asla toplumun bir yükü değil aksine bizim sevap hazinemizdir. Nasıl öyle olmasın ki yetimlerin Efendisi de bir yetim değil miydi?
şimdi herkes güç ve imkanı nispetinde gerek kurumsal gerek bireysel bu konuda ne yapabilirim ne kadar gönüle dokunabilirim düşüncesiyle kolları sıvamalı Ya bismillah diyebilmeli.


Tüm bunlarla birlikte sevgimizden mahrum bırakıp ilgilenmeyi başkasına eğitimini başkasına Hatta sevilmesini onunla oyun oynamayı başkasına bıraktığımız kendi çocuklarımızın halini düşünmeden edemiyor insan. Emaneti zayi etmekten Allah'a sığınalım. Evlerimizi yetim bırakmaktan anne babası sağ olduğu halde çocuklarımızı ilgi sevgi hatta oyun yetimi bırakmaktan da Allah'a sığınalım.

Ve gelelim ayetin son kısmına " Allah kimin bozguncu kimin iyiliksever olduğunu bilmektedir."
Yani endişe etme niyetn kötü   değil ama sonuç da senin istediğin gibi değil fakat kaygın olmasın Allah herkesin gerçek niyetini biliyor. Sen hak rızasını öne alarak ilerlemeye bak. Niyetleri net olarak ancak Allah bilir. Ve şu kısma dikkat çekiyor Rabbim"Allah dileseydi omzunuza ağır bir görev yükleyebilirdi". Sübhanallah ya mecbursunuz deseydi ne yapardık bunca yetimin vebali üstümüzde...

"Kuşkusuz Allah sonsuz kudret ve hikmet sahibidir". Evet azizdir güçlüdür hem de dileseydi babasını almayacak kadar güçlü ama Allah onların bizim için sevap hazinesi olmasını istiyor kim bilir onları hangi büyük işe hazırlıyor Rabbim ?  Geçmişe dönüp bakalım Efendimiz Aleyhisselam dan başlayarak büyük insanların hayatlarına... Örneğin İmam Buhari yetimdir,  hadisleri derleyen en sahih hadis kitabını ortaya koyan alim. Yine günümüz alimlerinden Ömer Nasuhi Bilmen yetimdir kendisi 8 10 yaşlarında iken babası hacda vefat etmiştir. Ve örnekler çoğaltılabilir.

Ve Hakimdir Allah Belki de ona daha hayırlısını verecektir...

Dersimize burada son verirken sözlerimi Allah yolunda gaza niyetimiz devam ettiği sürece toplumun vazgeçilmez bir parçası olacak olan şehit aileleri yetimler ve dullar için Allah resulü'nün yaptığı duayla noktalıyorum.

" Allahım! Onların kalplerindeki üzüntüyü ve başlarına gelen musibeti gider. Şehitlerin geride bıraktıklarını kendileri hakkında hayırlı eyle! ” (Vakidî, I, 316)
Amin

Bir sonraki ayetin tefsirinde buluşmak ümidiyle... Allah'a emanet olunuz.

 Haktan Bilen

Seviker
Yükleniyor...