YILIN SONU MU YOLUN SONU MU?


Oldukça yoğun bir şekilde gelen yılbaşı kutlamak caiz mi sorularından dolayı bu konuyu ele almak durumunda kaldım. Gönül isterdi ki 31 Aralık gününü de diğer günler gibi değerlendirelim yılbaşı konusunu hiç bahis mevzuu etmeyelim fakat yaşadığımız dünyanın gerçekleri var ve bu konuya dair edilmesi gereken kelamlar....
Yılbaşı kutlamak caiz midir sorusundan önce yılbaşı kutlamanın mantığı nedir sorusunu ele almamız gerekiyor galiba. Evet insanlar neden yılbaşı kutlar? Neyi kutluyoruz 31 Aralık günü? Gelin bu sorulara birlikte cevap arayalım?
Örneğin;
 Dünya'nın Güneş etrafında bir turunu tamamlamasını mı kutluyoruz? Yoksa

Koca 365 günün bitişi ve kabre bir yıl daha yaklaşmamızı mı? Yoksa

Ömrümüzden giden ve hayırla mı yanlışlarla mı geçtiğini tam olarak kestiremediğimiz 365 günü bitirmemizi mi? Yoksa

Değişimi ve başlangıçları temsil eden Roma tanrısı Janus'un onuruna onunla aynı adı taşıyan ocak ayının ilk günü yılbaşı kabul edilişini mi? Yoksa

Bu maddelere göre çok daha masum görünen hazreti İsa'nın doğum gününü mü?...
Neyi kutluyoruz sahi???
Çünkü yukarıdaki sayılanların hiçbirisinin  ne müslüman kimliği ile ne de mantıklı bir izah ile açıklanabilir bir tarafı yok... Şöyle maddeleri tek tek bir ele alacak olursak; Dünya'nın Güneş etrafında tam bir tur tamamlaması acaba kutlanmaya değer bir durum mudur ya da eğer böyle bir durumsa bundan çok daha dikkat çekici gökyüzü olayları vardır bunlar neden gözardı edilmektedir?
Ya da kabre yakınlığımızı konuşalım, hakikaten bu kadar hazır mıyız ya da En sevgiliye kavuşmak için bu kadar coşkulu mu? Peki hazırlıklar nasıl gidiyor hiç sorduk mu kendimize? Kimsenin hazırlığını sorgulamak gibi bir lüksümüz olamaz lakin her birimiz dönüp kendimize soralım koca bir 365 gün geçti neler arttı ömrümüzde neler eksildi? Bu bir yıl içinde kaçan sabah namazlarımız var mı ya da Abdullah ibni Mesud'un (radıyallahu Anh) dediği gibi 
"Güneşin doğup batıp da beni Allah'a yaklaştıran bir ilminin artmadığı bir güne üzüldüğüm kadar hiçbir şeye üzülmedim."O, bir tek gün için böyle düşünürken biz acaba koskoca 365 gün yani bir yıl için nasıl düşünmeliyiz?
Ya da Hasan Basri gibi bakalım olaya:
"Ey insan sen günlersin. Her geçen gün senden bir parça eksiltmektedir..."

Ortalama insan ömrü olarak 70 yıl ele alacak olursak yaklaşık 250000 parçalık bir yapbozuz aslında. Ve bu parçadan her gün biri eksiliyor. Önemli olan o parçanın bizden ayrılırken ak mı yoksa kara mı ayrıldığı... Biz şimdi bizden eksilen parçaları mı kutluyoruz?
Yoksa kutlanmaya değer bir yıl mı geçirdik mesela gıybetsiz, hiç namaz kaçırmadığımız, Kur'an ile daha samimi bir diyaloğa girdiğimiz bir yıl geçti de onu mu kutluyoruz eğer öyle olsaydı onun kutlaması Kadir gecesi gibi olmalıydı.
Değişimi ve başlangıçları temsil eden Roma tanrısı Janus a bakılırsa yılbaşı kutlamanın tarihçesi bayağı geriye gidiyor ki bu kısım ne Müslüman olarak ne de aklını kullanan bir insan olarak çok tanrılı bir inancın ritüelini yerine getirmek anlamına geleceğinden hiç sıcak gelmiyor. 
Gelelim Hz İsa'nın doğum gününü kutlama mevzusuna;
.“Sizler karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin yolunu izleyeceksiniz/onların inançları ve yaşayışlarını ölçü edineceksiniz. İnsanın giremeyeceği küçük bir keler / kertenkele deliğine girecek olsalar, siz de onları takib edeceksiniz.”

(Hz. Peygamberin gelecekle ilgili bu ürpertici açıklaması üzerine biz sahâbîler) sorduk:

"Ya Resûlellah! (İzlerini takib edeceğimiz bu topluluklar) Yahûdiler ve Hristiyanlar mı olacak?"

Şöyle buyurdu:  “Ya başka kimler olacaktı?” (Buhari, Enbiya 50; Müslim, İlm 6)

Diğer bir rivayete göre ise Allah Rasülü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

Ümmetim kendisinden önceki ümmet topluluklarının bir kısmını karış karış, arşın arşın izlemedikçe kıyamet kopmayacaktır.” Sahâbîler tarafından soruldu:

"Arkaları sıra gidilecek olan bu topluluklar Farslılar ve Rumlar (İranlılar ve Doğu Bizanslılar) mı olacak Yâ Resûlellah!"

“İnsanları onlar temsil etmiyorlar mı? (Elbet onlar olacaklar.)” (Feyzül-Kadîr 6/261 Hn. 7224)
İlk Hadis-i şerifte verilen örnek de oldukça dikkat çekici değil mi herkes tarafından sevilen, duruşu asil bir hayvana değil de bir sürüngene benzetilmek üzücü gerçekten. İşin yanlışlığı konuya hakim olmasak bile örnekten belli. Hani bir hikaye vardır; keklik bülbüle özenmiş onun gibi ötmeye çalışmış olmamış sonra bari dönüp kendim olayım demiş fakat kendisi de olamamış. İşte bugün biz de böyle bir kimlik karmaşası yaşamamak için tarafınızı en erken vakitte belirlemek zorundayız.
Yoksa Allah muhafaza şairin dediği gibi;
 "Bir elde kadeh,bir elde Kuran;

Bir helaldir işimiz,birisi haram,

Yarım yamalak dünyada

Ne tam kafiriz,ne tam müslüman.." Ömer Hayyam
Evet tarafımızı seçmek zorundayız çünkü "bitaraf olan bertaraf olur." Çünkü bir duruşumuzun olması için gittiğimiz ortama göre tavır belirlemek yerine her gittiğimiz yerde hakkın taraftarı olduğumuzu göstermek için tarafımızı seçmek zorundayız....
 Sonuç olarak bu sebeplerden hangisini ele alırsak alalım bizim kâr hanemize değil artı bir katkıda bulunacak bir davranış değil. Çünkü yıllar su gibi akar yılın sonu derken bir gün bir bakmışız ki yolun sonu gelmiş ve asıl kutlanacak gün o gün olması gerekirken asıl en büyük hazırlıklar o gün için yapılması gerekirken yolun sonunu ihmal edip hep yılın sonuna hazırlandıysak eyvah bize... Çünkü şairin dediği gibi

O dem ki perdeler kalkar perdeler iner,
Azraile hoşgeldin diyebilmekte hüner...
Ya da


Ölüm, ölene bayram bayramda sevinmek var,
Oh ne güzel bayramda tahta ata binmek var...

Bu en mühim güne en değerli hazırlıkları yapmak, nefsimiz ne kadar arzu ederse etsin bugüne dair özel bir hazırlık yapmayıp, marifetimizi bir yolun sonu ama bir yeni başlangıcın habercisi olan "son dem"de gösterebilmek duasıyla...
 Rabbim akibetimizi hayretsin. Hüsnü hatime nasip etsin ve O'na kavuşacağımız günümüzü en hayırlı günümüz, O'na kavuşacağımız anımızı en hayırlı anımız eylesin...
Bir sonraki yazıda buluşmak duasıyla.
Haktan Bilen

 

Seviker
Yükleniyor...