Muharrem ve aşureye dair
SORU: Selamun aleykum hocam. Muharrem kutlanmaz, Muharrem matem ayıdır ,kan ayıdır diye yazılara rastlıyorum. Bir bardak su içseniz beni hatırlayın demiş hz. Huseyin öyle deniliyor. Doğruluk payı nedir hocam?
CEVAP:
Yazımıza Muharrem isminin kelime anlamı ile bismillah diyelim.
Muharrem tahrim olunmuş hürmete layık anlamına gelir fakat fiil köküne baktığımız zaman şiddetle hürmete layık kesinlikle hürmet edilmesi gerekir anlamlarını bize çağrıştırır. Ve senenin ilk ayıdır bize de şunu öğretir hani bazen deriz ya nasıl başlarsa öyle gider. İşte senemiz hürmetle başlamalı Allah'ın haram larına karşı dikkat ve rikkatle başlamalı ki sonrası da böyle devam etsin. Muharrem ayından bir önceki ay olan yani bir önceki senenin son ayı olan zilhicce de yine bir haram aydır. Anlıyoruz ki hürmet ile başlayan bir yıl hürmetle noktalandı. Hürmetle noktalanan bir yıl da yine hürmetle başladı. Peki haram ayda neler yapamayız??? Müşriğin dahi kanı akıtılmayacaksa müminin kalbini nasıl kırarız? Dilimiz nasıl incitmeye döner. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin ifadesiyle "Farz ibadetlerden sonra amellerin en hayırlısı müslümanın kalbine sevinç koymaktır."
Hadis-i Şerif [Taberani]
Nasıl bu en hayırlı ameli ihmal ederiz? Ya da bunun tam tersi bir hal ile ilgili bir hadisi şerif nakledeyim;
- "لقد شرفك الله وعظمك والمؤمن أعظم حرمة منك يعني الكعبة" . (طس عن ابن عمرو).
(Peygamberimiz Kabe’ye hitaben şöyle dedi:) Allah seni şereflendirmiş ve yüceltmiştir. Fakat müminin hürmeti (Allah katında) senin hürmetinden daha büyüktür. (Kenzül ummal, hadis no: 817.) Yine İmam Rabbani rahmetullahi Aleyh mektubatında şöyle seslenir;
"İyi biliniz ki kalp, Allah Sübhânehu’nun komşusudur; onun mukaddes zâtına kalpten daha yakın bir şey yoktur. O hâlde ister mümin olsun ister âsî olsun, kalp kırmaktan ve kalbe eziyet etmekten sakınınız! Çünkü komşu isyankâr da olsa himaye edilir. Aman bundan uzak durun! Zira küfürden sonra, kalp kırmak ve eziyet etmek kadar Allah Teâlâ’nın incinmesine sebep olan başka bir günah yoktur. Zira yaratılmışlar içinde Allah Sübhânehû’nun en yakınına ulaşabilen sadece kalptir. (III. Cild, 45. Mektup) "
Alimlerin birçoğu Fecr suresinde geçen "on geceye yemin olsun" ayetinde geçen on gece için zilhicce'nin on gecesi ya da muharrem'in on gecesi şeklinde yorum yapmışlardır yine her ikisinin ortak noktası iki haram aya ait yılın biri sonunda biri başındaki on kıymetli gecedir. Muharrem ayında tutulacak oruca gelince Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur; ''Nafile oruç tutacaksan, Muharrem ayında tut! Çünkü o, Allahü Teâlânın ay'ıdır. O ayda bir gün vardır ki, o günde Allahü Teâlâ geçmiş kavimlerden birinin tevbesini kabul etti. Yine o gün, tevbe edenlerin günahlarını da affeder.'' [Tirmizi] Bugün ülkemizde ve dünyada yaşananlara baktığımızda belki de bize bir tevbe hatırlatılıyordur. Allah bir kavmin tevbesini kabul etmiş bir başka kavmin de tevbesini kabul eder o vakit diyerek başladığımız yeni yıla tevbe ve istiğfarla girelim. Yaşadığımız olayları Bir de o yönden okuyalım aslında uyanın tevbe edin ve kendinize gelin ikazlarıdır belki de yaşadıklarımız...
Yine şunu bilmeliyiz ki bu aya hürmet sadece Müslümanlara has değil Hristiyanlar Yahudiler hatta cahiliye döneminde müşrikler dahi Muharrem ay'ına hürmet ederlerdi... Örneğin Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine’ye gelince yahudilerin Aşure günü oruç tuttuklarını gördü ve onlara;
– Bu tuttuğunuz oruç nedir, diye sordu. Dediler ki:
– Bu hayırlı bir gündür. Allah o günde Firavun’u ve adamlarını suda boğdu, İsrailoğulları’nı düşmanlarından kurtardı. Hz. Musa Aleyhisselam da (şükür ifadesi olarak) o gün oruç tuttu. Biz de Allah’a şükretmek için bu orucu tutuyoruz, dediler.
Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem .;
– Ben Musa’ya sizden daha yakınım, buyurarak o gün oruç tuttu ve müslümanlara da tutmalarını söyledi. (Buharî, Savm, 69, Enbiyâ, 22)
Çünkü Musa Aleyhisselam'ın yolunu takip eden biziz. Birine yakın olmak kan bağı ile değil din bağı ile olur. Birini sevmek soyundan gelmekle değil yolundan gitmek ile olur. Bugün Muharrem'e hürmet edenler muharremde şehit olan Hz Hüseyin'in yasını tutmakla değil yolundan gitmekle mükelleftirler. Hz Hüseyin gibi sünnete aşık, Hz Hüseyin gibi cömertlik önderi, Hz Hüseyin gibi hakka riayet edenler O'na layık olanlardır...
Bu noktada bizim üzerimize düşen Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin şehit olsalar dahi üç günle sınırlamış olduğu yas mevzusunu yüzyıllar ötesine taşımak değil o olaydan çıkarılması gereken dersi çıkarmak, o olayın hakikatlerine ulaşmak, onlara benzemenin bir yolunu bulmak adına muharrem'i vesile kılarak bismillah diyebilmek Allah'ın yeryüzü yıldızları olarak bize sunmuş olduğu sahabe efendilerimizi tanımak olmalıdır. Hiçbir sahabenin şehit olan bir arkadaşı için bu tarz bir yas tutmadığını göz önünde bulundurarak bunların asla doğru davranışlar olmadığını etmemiz gerekir. Hatırasını yaşatmak hayatına bürünmekle olur.
Peki aşure gününde oruç tutmak zorunlu mudur?
Bu hususta Hazret-i Âişe validemiz şöyle demektedir:
"Âşûrâ, Kureyş kabilesinin Cahiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü. Resulullah da buna uygun hareket ediyordu. Medine'ye hicret edince bu orucu devam ettirmiş ve başkalarına da emretti. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca kendisi Âşûrâ gününde oruç tutmayı bıraktı. Bundan sonra Müslümanlardan isteyen bugünde oruç tuttu, isteyen tutmadı." 'Buharı, Savm: 69.
Yani anlaşılan o ki farz olan Ramazan orucunu tuttuktan sonra aşure konusunda insanlar serbest tutan tutmayanı kınamaz, tutmayan tutanı eleştirmez bu konuda tamamen serbesttirler tutarlarsa çok büyük bir sevaba nail olurlar nasiptir deriz.
Aşure günü evimize nasıl davranacağımıza gelince;
Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur ;
"Kim ehline aşure günü genişlik yaparsa Allahu Teala da ona senin diğer vakitlerinde genişlik verir" (beyhaki şuabul iman no 2513) Genişliğin adı nedir peki? Hoşgörüde genişlik, alım satımda genişlik, gönüllerini hoş tutmakta genişlik yani maddi - manevi rızkında genişlik isteyen o gün ev halkını rahatlatsın.
Bu ayda ve özellikle aşure gününde yapılacak ibadetler nedir sorusuna gelince Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem'den Kadir gecesi için Allah'ım sen affedersin affı seversin beni de affet duası dışında hiçbir özel gün ve gece için bir ibadet konulmamıştır. Bu noktada elbetteki zikri arttırmak kaza namazlarımızı telafi etmek mümkünse çok oruç tutmak fakat bu günün ibadeti budur şu kadar rekat namaz kılınır şu dualar okunur şeklinde Allah Rasulünden bir rivayet gelmemiştir.
Sorunun bir diğer kısmı olan aşure tatlısı yapmak matem ayı olan muharrem'e aykırı mıdır kısmına gelince değerli dostlarım Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem cahiliye toplumunda bile adetlerin örfün tamamını kaldırmamıştır sadece İslam'a aykırı olanları manevi hastalıklara düşürecek olan geleneklerin önüne durmuştur bu davranışa binaen aşure yapılmadığı zaman Muharrem ay'ının sevabı eksik olur, bir ibadet yerine getirilmemiş gibi bir eksiklik hissedilirse elbette bu durum yanlış karşılanır çünkü aşure bir ibadet değildir fakat örfümüzde olan ve haram olmayan bir şey olması nedeniyle ciddi yasaklar yapanları kınamalar da elbette doğru bir tutum değildir. Muharrem'in onuncu gününün sünneti oruçtur o gün mümkünse yapılmaması şartıyla aşureyi haram gibi göstermek dinin genişliğini daraltmak olur. Bazen komşularınıza tebliğ adına bir merdiven görevi görür aşure, bir toplanma tanışma sebebi bir tebliğ vesilesi olabilir böyle bir şeyi nasıl haram kategorisine koyabiliriz? Ve son olarak dostlar aşure gününde gerçekleşen olaylara gelince Sahihi Müslim Şerhi, 6. cilt sayfa 140'ta maddeler sayılmış. Bu maddelerden çıkardığım dersleri ekleyerek yazımı sonlandırıyorum:
1. Allah, Hz. Musa'ya (a.s.) Âşura Gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.Yani Hz Musa ve İsrail oğulları önümüz deniz ardımız düşman ancak bir mucize olursa kurtuluruz diye düşündükleri bir dertten o mucize ile kurtulmuşlardır belki Allah bizi de böyle dertlerimizden bu geceki istiğfarımız ve dualarımız sebebiyle kurtaracaktır. Bir kere lütfeden neden bir daha lütfetmesin ki...
2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerine Âşura Gününde demirlemiştir.Belki dalgalarla boğuşan bir hayatımız vardır sahili selamete ulaşmak için de bir umudumuz. Belki de o umudun gerçekleşeceği gün bugündür. O yüzden aşure günü dualara dikkat
3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Âşura Günü kurtulmuştur. Öyle bir yerdesiniz ki kapısı penceresi hatta nefes alacak bir yeri yok. Bu kadar bunaldınız ne yapacağınızı bilmiyorsunuz bildiğiniz tek şey la ilahe illa ente sübhaneke innî küntü minezzalimin ne demek. Ve sonuç: Allah kurtarır kulunu...
4. Hz. Âdem'in (a.s.) tevbesi Âşura Günü kabul edilmiştir. Korkuyor musunuz affolunmamaktan? Bu gece tam vakti ne günah olursa olsun işlediğimiz günahlardan tevbe edip kurtulmanın zamanı...
5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Âşura Günü çıkarılmıştır. Bazen hata sizde olmaz başkalarının hatasının bedelini ödersiniz ama bu durum sizi sultan yapmak içindir düştüğümüz kuyulardan çıkmanın vakti bu gece dua dua üstüne....
6. Hz. İsa (a.s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir. Kesinlikle çocuğunuz olmayacak diye bir şey mi söyledi size dünyanız başınıza mı yıkıldı. Allah bir eş müdahalesi olmadan hazreti meryem'den Hz isa'yı dünyaya getirtendir. Güç ve kudret O'nun elindedir herşey O'nun dilemesine bağlı... Kaçacak bir yer bulamadınız mı bu dünyadan mutlaka vardır müminin dinini güzel yaşayacağı kendini muhafaza edebileceği bir yer unutmayalım Allah kulunu göğe yükseltmiştir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'i teselli olarak Hz. İsa'yı kıyamete yakın vakti gelinceye kadar temelli olarak...
7. Hz. Davud'un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir. Her günahın tevbesi kabul edilmiş bugün
8. Hz. İbrahim'in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur. İşte bir mucize bebek daha... İnsan daha ümit keser mi rabbinden?...
9. Hz. Yakub'un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır. Dermansız dertlere mi düştün ayrılık derdi hepsinden mi öte hepsinden mi ağır?... Bu gece senin gecen O zaman ser seccadeni aç ellerini...
10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur. Her hastalığın bir çaresi Her derdin bir dermanı vardır. Yeter ki sabırla vaktini bekle belki de vakti gelmiştir rabb'inden iste O çok cömert olandır.
Hasılı kelam biz bu on maddeden biriyiz aslında kimimiz çocuğa hasret kimimiz sevdiğine kimimiz derman peşinde kimimiz şifa kimimiz yapamadığı tevbeleri acaba kabul olur mu derdinde kimimiz bunalmış öyle ki kapı pencere yok zannediyor. Her birimizin benzer dertleri var bu dertler için Allah'a yalvarma vaktidir...
Rabb'im dualarımızı makbul ömrümüzü mebrur eylesin
Bir sonraki yazıda buluşmak üzere
Haktan Bilen