ENBİYA SÛRESİNİN SON SAYFASI VE FETİH SURESİ

SORU:
Selamünaleyküm hocam
Kudüs icin bugün ozellikle  sohbet grumuzda bir hocamiz başlattı.Fetih Suresini sayıyla okumak sünnete aykırılık olur mu?
Ve bunu insanlara bu şekilde  dağıtmak  doğru olmaz mı?

SORU:
Selamünaleyküm hocam
Sosyal medyada çokça gördüğümüz Enbiya Suresi son sayfasını çocuğu olmayanlar için 70 defa okutmak doğru bir davranış mıdır?

CEVAP:

Her iki soru sahibine de ve aleykümselam. Öncelikle isteklerimizin gerçekleşmesi için sünnetteki uygulama nedir bunu öğrenmek lazım. İsteklerimizin gerçekleşmesi için sünnetteki en net bilgi şu hadis-i şerifte buyurulduğu gibidir;

“Kimin Allah’tan veya insanlar tarafından giderilecek bir ihtiya­cı varsa usulüne uygun abdest alıp iki rekât namaz kılsın, arkasından Allah’a hamd edip Peygambere salâvat getirsin ve şöyle desin:
لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ الْحَلِيمُ الْكَرِيمُ سُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ أَسْأَلُكَ مُوجِبَاتِ رَحْمَتِكَ وَعَزَائِمَ مَغْفِرَتِكَ وَالْغَنِيمَةَ مِنْ كُلِّ بِرٍّ وَالسَّلاَمَةَ مِنْ كُلِّ إِثْمٍ لاَ تَدَعْ لِي ذَنْبًا إِلاَّ غَفَرْتَهُ وَلاَ هَمًّا إِلاَّ فَرَّجْتَهُ وَلاَ حَاجَةً هِيَ لَكَ رِضًا إِلاَّ قَضَيْتَهَا يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ ‏

Al­lah’tan başka ilâh yoktur. O Halîmdir, Kerîm’dir. Büyük arşın rabbi olan Allah tüm eksikliklerden münezzehtir. Her şeyin sahibi ve yaptığı her şeyi güzel yapan Allah’a hamdüsenalar olsun. Allahım! Senden rah­metine ve affına ulaştıracak davranış­larda bulunmayı, her türlü iyiliği elde et­meyi, her türlü günahtan salim olmayı diliyorum. Bende bağışlamadığın günah, gidermediğin keder ve karşılamadığın rızana uygun bir ihtiyaç bırakma, ey mer­hametlilerin en merhametlisi olan Allahım!” (Tirmizî, Vitir, 17; İbn Mâce, İkâme, 189)

Hadis-i şerifte geçen bu uygulamanın yanısıra Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bize şifa için Kur'an-ı Kerim'den bazı ayet-i kerimeleri hem kendisi okumuş hem de önermiştir. Ve bu ayet-i kerimelerin bir kısmı peygamber dualarını da içeren Enbiya Sûresinde mevcuttur. Bunun dışında Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şifa için Fatiha Suresini, korunma ve sığınma için Ayetel Kürsi Felak ve nas Surelerini ve yine bunalım geçiren insanlar için belirli sûrelerden bazı ayet-i kerimeleri okumuş ve bize önermiştir. Bu yönüyle elbette Kur'an şifadır. Anlamını bilerek bu ayet-i kerimeleri ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'den mervi duaları okumamızda bir sakınca yoktur. Fakat Fetih Sûresine ve Enbiya suresinin son sayfasına gelince burada dikkat etmemiz gereken önemli mevzu Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Fetih Sûresini okumuştur evet ama O'nun eylemi ile söylemi bir olmuştur. Örneğin Fetih Sûresini okumuş olması O'nda görevini yerine getirmiş olmanın verdiği bir rahatlık ve huzur değil aksine harekete geçmenin gerekliliği şeklinde hayata yansımıştır. Tıpkı yakın tarihin güzel insanlarından birinin söylediği gibi;
''Siz bana, ''bırak bu işleri sen Kur'an oku'' diyorsunuz ben Kur'an okuyorum Kur'an bana cihadı emrediyor.'' İşte burada Fetih Sûresini okumaktan maksadın anlamak yaşamak ve elbette rabbimizden gelen bizzat onun sözleri olan bir kelam olması hasebiyle tesirini mutlaka görmek ve yaşamaktır. Fakat yukarıda da söylediğimiz gibi eylemlerimiz ve söylemleriniz birbiriyle uyuşmadığında örneğin Fetih Sûresini okuyor fakat fethe adanmış çocuklar yetiştirmek için gayret göstermiyorsak örneğin çocuğumuzun ağzından şehadet kelimesini duyduğumuz zaman aman Allah korusun o nasıl söz öyle ağzından yel alsın diyebiliyorsak mesela küçücük çocuklarımız bayrağa sardıklarında bedenlerini onlara Fetih gaza ve cihad aşkını aşılamak yerine hele çıkar onu üzerinden ben dayanamam tarzı cümleler kuruyorsak ya da Fetih Sûresi'ni okuyup buna rağmen vazgeçilmezlerimiz arasında onların ekonomilerine katkıda bulunacak ürünler hala varsa örneğin üstat Necip Fazıl Kısakürek'in dediği gibi
"Sizler güneşi ceketinin astarında kaybetmiş marka Müslümanlarısınız" dediği kişiler arasında isek,
müslümanlar da iyisini yapsaymış canım deyip hala o ürünlere bir kuruş dahi katkıda bulunuyorsak bu durumda biz gerçekten Fetih Sûresini okumuş mu oluyoruz?...
''Muhammed, Allah'ın Rasûlüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde halinde, Allah'tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir. İşte bu, onların Tevrat'ta ve İncil'de anlatılan durumlarıdır: Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin gibidirler. Allah kendileri sebebiyle inkarcıları öfkelendirmek için onları böyle sağlam ve dirençli kılar. Allah, içlerinden iman edip salih amel işleyenlere bir bağışlama ve büyük bir mükafat vaad etmiştir.  (Feth 29)

Bu durumda Fetih Sûresinde bu ayeti kerimede yer alan Muhammed Aleyhisselam'ın yanında duranların özelliklerinden yüzde kaçını üzerimizde taşımış oluyoruz? Ya da bir başka ayet-i kerimeye bakalım;

''Bedevîlerin (savaştan) geri bırakılanları sana, "Bizi mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu; Allah'tan bizim için af dile" diyecekler. Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: "Allah sizin bir zarara uğramanızı dilerse, yahut bir yarar elde etmenizi dilerse, ona karşı kimin bir şeye gücü yeter? Hayır, Allah yaptıklarınızdan haberdardır." (Fetih 11) 
Örneğin bu ayeti okuduğumuz zaman malların ve evlatların alıkoymaması gereken şeyin ne olduğunu anladık mı mesela?... Ya da değil malımızı feda etmek bir lüksümüzden vazgeçebildik mi satın almak adına yoksa haklısınız ama bunsuz olmuyor mu dedik?... Bu olmazsa çocuk yemiyor mu dedik ya da bu şampuan olmayınca olmaz mı... Yahu maldan geçemeyen candan geçebilir mi? 
Peki ya bu ayeti kerime hakkında ne diyebiliriz?
''Sana yeminle bağlılık sözü verenler gerçekte bu sözü Allah’a vermiş oluyorlar, Allah’ın eli onların elleri üzerindedir. Bu sebeple kim Allah’a verdiği ahdi bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur, Allah’a verdiği sözün gereğini yerine getirene ise Allah yakında büyük ödül verecektir. '' (Fetih 10)
Allah'a ve Rasulüne vermiş olduğumuz bağlılık sözü ne durumda ? Bu sözün nasıl tutulduğunu Ahzab 23'ten öğrenelim;
"Müminlerden bazı kimseler Allah’a verdikleri sözü yerine getirdiler, kimileri onun yolunda can verdiler, kimileri de ecellerini bekliyorlar; (vaadlerini) asla ­değiştirmediler."

Canlarını tuttukları söze şahit kılanlar bir tarafta, öbür tarafta ise canını bir tarafa koyalım hadi malını da bir tarafa koyalım daha lükslerinden vazgeçemeyen Fetih okuyucuları Fetih Sûresi bize ne dedi ? Biz ne yaptık ? 
Tüm bu söylenenlerden Fetih Sûresini okumak doğru değilmiş sözünü çıkarmak elbette ki eksik bir anlama olur,okuyacak elbet okumadan nasıl bilecek fakat Fetih Sûresini hayata geçirme amacı taşımaksızın okumak ya da yapacak başka şeyleri varken sadece okumakla yetinmek bizi başka şu mübarek ayetin muhatabı kılar Allah korusun;
Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında çok çirkin bir davranıştır. (Saff 2-3)

  Yoksa biz habire yapmayacağı yapamayacağı şeyleri söyleyip duran bir ümmet mi olduk ? Yoksa biz devayı bildiği halde sadece adını tekrarlayan alıp kullanmaktan aciz kimseler mi olduk ? İlacı biliyoruz ama sadece adını tekrarlıyoruz ve bununla çözüme ulaşmayı düşünüyoruz öyle mi ? 

Bu söylediklerimden Fetih suresi okumayın manası çıkarmaktan ziyade yukarıda da ifade ettiğim gibi eylemlerimizle söylemlerimizin birbirini tutması gerektiğini çıkarmak gerekir diye düşünüyorum... 

Aksi takdirde İmam Gazali rahmetullahi aleyh'in ihyasında geçen Hz Enes radıyallahu anh'tan naklen ifade buyurulan
Nice Kur'an okuyan kimseler var ki, Kur’an-ı Kerim onlara lanet eder.” (bk. Gazalî, İhya, 1/281) sözdeki tehdit yüreğimizi titretir.

Fetih suresi ile ilgili yazdıklarıma İhsan Süreyya Sırma Hocanın hatıratında anlattığı Allah'ın isimleriyle dua etmeye dair özellikle de YA LATİF esmasına dair  güzel bir hatıra ile son vereyim.
Cezayir, Fransız işgali altındayken şehrin en büyük camisinin yakmak üzere bütün müslümanları camiye doldururlar ve tam tutuşturma emrini verecekken camideki gençlerden birinden YA LATİF sedası yükselir. Daha sonra cami'deki kadın-erkek çoluk-çocuk herkes bu sese ses verir ve yüksek sesle ya Latif ismini zikretmeye başlarlar O esnada cami sallanmaya başlar ve oradaki komutan ve askerler büyük bir tedirginlikle camiyi terk eder. Bu olay  da bize Allah'ın isimleri ile dua etmenin önemi açısından dikkat çekici bir örnektir. O vakit bu hatıranın da eşliğinde YA LATİF dilimizden düşmesin çözüm arayışları eşliğinde elbette

Enbiya suresinin son sayfasını çocuğu olmayanlar için 70 defa okuma iddialarına gelince 
Bu surede oldukça sık peygamber dualarına rastlasak da Enbiya suresinin son sayfasında çocuk isteğine dair bir duaya rastlamıyoruz. Fakat bir önceki sayfanın sonunda Hz. Zekeriya'nın evlat isteğine dahil duasına şahidiz. Belki çok eski bir tavsiye olarak birileri son sayfayı işaret etmiş olabilir Bir önceki sayfanın sonundaki iki ayet son sayfada yazılı olma ihtimaline karşın söylüyorum fakat yine de bu son sayfanın 70 defa 70 ayrı kişiye okutulması anlamına gelmez. İlgili ayet-i kerimeyi okuduğumuz zaman aslında yapmamız gereken hem kavli hem de fiili duayı görmüş oluyoruz;

''Zekeriyyâ’yı da an! Hani o, rabbine şöyle niyaz etmişti: “Rabbim! Geride kalanların en hayırlısı sensin, yine de sen beni yalnız (çocuksuz) bırakma!”
Biz Onun da duasını kabul ettik ve ona Yahyâ’yı verdik; eşini de bunun için elverişli kıldık. Onlar, hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı; onlar, bize karşı derin saygı içindeydiler.
(Enbiya 89 - 90)

89. ayet-i kerimede geçen bu duayı 70 ayrı kişiye okutmak demek 70 ayrı kişinin Allah'tan evlat talebinde bulunması demektir. Ve Allah dilerse hepsine vermeye gücü yeter. Bu durumda çocuk isteyen kardeşimizin bu isteğinde ısrarı ve bu duayı okumasında bir sakınca yoktur fakat gözden kaçırmamamız gereken önemli ayrıntı bir sonraki ayet-i kerimede verilmektedir. "Onlar hayır işlerinde koşuşurlar umarak ve korkarak bize yalvarırlardı." Hayır işlerinde koşturmak aç gördün mü doyur, çıplak gördün mü giydir, gönlü aç olanın gönlüne şifa ol yetim gördün mü başını okşa... İşte tüm bunlar dilimizde yaptığımız duanın fiili şeklidir. Bu dua hem kavli hem de fiili olarak yapıldığı zaman kabul görmesi daha yakındır. Bu yüzden bir çocuğa sahip olmak için harcadığımız para gibi hayır hasenat içinde emek ve mal sarfedelim. Belki de bu arzumuz başını okşadığımız bir yetimin karnını doyurduğumuz bir yoksulun duasında gizlidir...  Tabii burada yukarıda da belirttiğimiz gibi esmaül Hüsna ile dua etmeyi de ihmal etmeyelim rabbimizin Hâlık Bârî ve Musavvir isimleri yaratmaya yönelik isimlerdir ve bu isimler dinlen dua edilmesinde ayetteki yönlendirmede dolayı muhakkak fayda hasıl olacaktır.
Artık ilacın adını öğrendik sıra alıp kullanıp gönlümüzde ve bedenimizdeki tesirini görmemizde... Sözü biz söyleriz tesiri Allah halkeder. Rabbimizden ilmimize amel, amelimizi İhlas niyaz ediyorum.
Bir sonraki yazıda buluşmak duasıyla...
HAKTAN BİLEN

Seviker
Yükleniyor...