okb hastasıyım ibadetlerimde gereken hassasiyeti g

SORU:
Hocam Selamünaleyküm, size bugünlerde yaşadığım bir süreç ile ilgili soru sormak istiyorum. Hocam ben eskiden yaptığım hataların farkındayım ve şimdi dahi kendi maneviyatım konusunda hata yapsam çok üzülüyorum. Fakat bu aralar namazlarımdan çok uzaklaştım. İçim çok acıyor ve çok üzülüyorum ama namaz kılamıyorum hatalarımın düşüncesinden dolayı ve namaz kılsam dahi seccademde ağlamak istesem de ağlayamıyorum bu da bana sanki namazımı kılmak için kılıyorum sanki bunu göstermek için kılıyor hissi veriyor ve hocam bu durumdan kurtulamıyorum ve ben normalde de OKB rahatsızlığı olan biriyim elimden geldiğince bu takıntıları vesvese ile birleştirmemeye çalışıyorum ama olmuyor. Hocam kapandıktan sonra maneviyatımı her gün arttırmaya biraz daha biraz daha üstüne koymaya çalışırken. Her şey sarpa sardı ve şu an içim acısa da takıntılarım ve vesveseler yüzünden maneviyatımın azaldığını hissediyorum. Ve günden güne üzüntüden kendimi yıpratıyorum. Hocam ben normalde bu yönlerimi söylemek istemiyorum utanıyorum ama Rabbim biliyor ki çare aramaktayım. Yardımcı olur musunuz hocam?

CEVAP:
Ve aleykümselam
Değerli kardeşim adı okb ya da bir başka rahatsızlık ismi fark etmez. Diğer etkenleri kesinlikle inkar etmemekle beraber tüm psikolojik hastalıkların kökünde zikrin azlığı ya da yokluğu yatar. Evet belki beynimizdeki herhangi bir bölgenin hasarı veya kandaki bir maddenin eksik ya da fazla oluşu v.s. bunlar da bir sebeptir lakin ana sebeb yukarıdaki gibidir.Çünkü kalpte tüm duygular için bir boşluk vardır ve bu doğru bir şekilde doldurulmadıkça bir şeyler hep eksik kalacaktır. Korku boşluğu Allah korkusu ile dolduruncaya kadar sevgi boşluğu Allah'ı sevmek ve Allah için sevmekle dolduruluncaya kadar (ki bunu gerçekten kardeşlik hissi yaşayanlar bilir ancak müminler kardeştir) inanç boşluğu Allah'a iman edinceye kadar ve diğer tüm duygular da bu şekilde doğru olarak besleninceye kadar bir şeyler hep eksik kalacaktır...
Çünkü Rabbimiz Ra'd suresinin 28 ayeti kerimesinde;

 "Bunlar, iman edenler ve Allah’ı zikrederek gönülleri huzura kavuşanlardır. Bilesiniz ki gönüller ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur."  Buyurmaktadır.Kalp huzur bulmazsa ne zihin ne beden huzur bulacaktır. Belki diyeceksiniz ki hocam dışarıda bunca günahkar ama mutlu, hasta olmayan, hasta görünmeyen,halinden memnun pek çok insan var peki onlar da neden bu tür hastalıklar yok ? Bu sorunun cevabını daha önceki yazdığım yazılarımda vermiştim kısaca tekrarlayayım. Şayet bir organımız felçli değilse ağrıyı hisseder ve o bizi uyutmaz gece boyu ayakta tutar lakin sinirleri alınmış ya da felçli ise acıyı hissetmez. İşte bu bedenen felçtir. Bir de psikolojik felçlik vardır ki bu bedeni felçlikten daha tehlikeli daha acıdır.Yani ağrıyor lakin farkında değil. İşin gerek uhrevi boyutunu düşünmeden hareket etmek gerek içindeki vicdanı susturuncaya kadar örtmek. Öyle bir hale gelir ki insan kendi uydurduğu yalana öyle bir inanır ki Azrail'i görünceye kadar bir daha gözünü açamaz. Bu yalan, bu aldanış bazen Allah affeder şeklinde gelir bazen ahirette birinin eteğinden tutup geçmek şeklinde gelir bazen şeyh torunu olmak bazen de rabbine iyi bir kul olmayı hedeflemeden iyi bir insan olmayı hedeflemek şeklinde gelir... Örnekler çoğaltılabilir. Bu örneklerin tamamının altında yatan esas etken şeytanın bizim hakkımızda Allah'a meydan okuyuşu ve bu meydan okuyuşun sonucunda bizim üzerimizde kurmaya çalıştığı tahakküm ve hileleri... Bizim ise zikir kalkanına sığınmamak ve Rabbimizin emirlerini sürekli gündemde tutmamak dolayısıyla bu çok zayıf hilelerin tuzağına düşmemiz. İşte bu hilelerinden birkaçı;

 ‘'Elbette senin kullarından belli bir pay edineceğim, dedi. Ve onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntularla oyalayacağım ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar. Onlara emredeceğim de Allah’ın yaratışını değiştirecekler.’
Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz o, apaçık bir ziyana uğramış olur.
Şeytan onlara vaad eder ve onları boş kuruntularla oyalar. Oysa şeytanın onlara vaadi, aldatmadan başka bir şey değildir." 
(Nisa, 4/118-119-120-)
Şimdi bunları madde madde açıklamadan önce tüm bu hilelerin ana sebebini şu hadis-i şerifle açıklayayım.

Âdemoğlu secde ayetini okuyup secde edince, şeytan ağlar ve ‘Vay benim halime! Âdemoğlu secde etmekle emrolun­du ve hemen secde etti; ona cennet var. Ben de secde etmekle emrolundum, ama secde etmekten kaçındım, bana da cehennem var.’ diyerek oradan kaçar.” (Müslim, İman,  35)

İşte şeytan ilk iş olarak bizi kendisinin kaybettiği yerden vurarak başlar. Onun kaybettiği ilk nokta secdeden uzaklaşmak olmuştu. Bizi de secdeden uzaklaştırarak sonrasında üzerimizde kurmak istediği tahakkümün alt yapısını oluşturur.
Halbuki biz nasıl secdeden uzaklaşabiliriz ki? Kainatta her şey kendi halinde secde ederken Bu mükemmel nizam'ın bir parçası olarak bizler nasıl secdeden uzak durabiliriz bakınız ayet-i kerimede Rabbimiz ne buyuruyor;
Görmedin mi, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların çoğu Allah’a secde eder…” (Hac, 22/18)
Kaldı ki secde etmeyen insanın gölgesi dahi Allah'a secde ederken bir tek kendisi secde etmez.

Göklerde ve yerde bulunan her şey ve bunların gölgeleri sabah akşam, isteseler de istemeseler de Allah’a secde ederler. (Ra'd 15)

Gölgelerimiz dahi secde ederken secde eden bir tek kaçan biz olmamalıyız. Evet şeytan bu konuda üzerimizde elbette ki çok yol deneyecektir secdeden uzaklaştırmak için örneğin;

Biriniz uyuduğu zaman şeytan onun ense köküne üç düğüm atar. Her bir düğümü attığı yere ‘Haydi sana uzun bir gece, yat uyu!’ diye vurur. Şayet o kimse gece uyanarak Allah’ı anarsa düğümlerden biri çözülür. Abdest alırsa bir düğüm daha çözülür. Bir de namaz kılarsa, şeytanın attığı bütün düğümler çözülür ve böylece neşeli ve huzurlu bir şekilde sa­bahlar. Eğer Allah’ı anmaz, abdest alıp namaz kılmazsa uyu­şuk ve tembel bir şekilde sabahlar.” (Buhari, Teheccüd,  12)

Belki aklımıza şu gelebilir Hiç de öyle değil ben sabah kalkıyorum dipdiri capcanlı öğrenciysem dersime çalışıyorum işadamıysam işimin başındayım hiç de öyle uyuşuk ve tembel değilim gün 25 saat olsa neredeyse çalışacak kadar enerjim var. Peki hepsi toprağın üzerinde kalacak bu işler için enerjiniz varken toprağın altındaki hayatımız için de aynı enerjiyi koruyabiliyor muyuz?Herhalde Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem bize "güne tembel ve uyuşuk başlar" derken sadece dünyalık işlerimize karşı dememiştir. Uhrevi meselelerimize karşı da aynı enerjiyi hissediyor muyuz onu soralım. Namazsız günlerimize rağmen...
İşte namaz binası yıkıldıktan sonra artık şeytanın üzerimizde uygulayacağı diğer projelere gelir sıra yukarıda Nisa suresi 119-120. ayetlerde söz verdiği üzere bir kere daha hatırlayalım;

Allah şeytanı lânetlemiştir, o da "Kullarından belli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara kaptıracağım, kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler" demiştir. Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinen kimse elbette apaçık bir ziyana düşmüş olur.

 Şeytan onlara durmadan vaad eder, boş ümitler verir. Şeytanın onlara söz vermesi aldatmadan başka bir şey değildir.''

İşte şimdi gördük mü secde ile bağ koptuğunda arkasından gelebilecek tehlikeleri nelerin normalleşeceğini...nisa 119-120 eşliğinde madde madde gözden geçirelim;
-Kullarından belli bir pay alacağım (zamanlarını çalmak pay almak, hedeflerinden bir pay almak, mallarından bir pay almak kişinin zekat vermek yerine vereceği zekâtın Belki de çok daha fazlasını harama harcaması örnekler çoğaltılabilir)

-Boş kuruntulara kaptırması (Sen çocuklarının rızkını kazanıyorsun ya çalışmak da ibadet zaten namaz kılmazsan da olur. Kurban kesmek yerine sadaka ver. Diğer zamanlarda etler nereden geliyorsa artık. Umre paranı ihtiyaç sahipleri ile paylaş fakat başka bir yerde tatil yapmak istersen ona karışmam kimse de karışamaz kimse tatil paranı sadaka et demez. Halbuki iş ömrün imarı umreye gelince değişir.)

-hayvanların kulaklarını yarmak (iş artık Sadece bu kadarla da değil ayaklarını kesmek kuyruklarını kesmek gözlerine zarar vermek ve yakın tarihte patlayıcı içerikte ananas yedirerek anne ve yavru filin ölümüne sebep olmak...)

-Allah'ın yarattığını değiştirmek (bu günlerde gündemden hiç düşmeyen konu lgbt Allah'ın erkek olarak yarattığı kulu dişileştirmek, kadın olarak yarattığı Kulu erkekleştirmek ya da cinsiyetsiz bir hale getirmek. Çocukları ana gibi anasız baba gibi babasız koymak ya da aileleri çocuksuz insan neslinin önündeki en büyük tehlike...)
Sonuç; şeytanın dostluğu Peki bu dostluk ne sağlar insana? Sadece boş vaat ve kuruntu..

İşte değerli kardeşim secdesizlik ile başlayan serüvenin insanı getireceği nokta Allah muhafaza. Seccademizde ağlamak isteği hepimizde var fakat elde edemesek de namaza  gıda gibi tutunmak zorundayız. Bazen insan yemek yemek dahi istemeyebilir fakat yemedikçe daha doğrusu zorunlu gıdaları almadıkça güçsüzleşeceği gibi namazdan uzaklaştıkça da manen güçsüz düşecektir. O yüzden belki de bir süreliğine lüks olarak düşüneceğimiz şimdilik biraz uzağımızda gibi görünen huşu,secdede gözyaşı gibi arzularımızı hedef olarak tutsak da onları yapamıyor olsak dahi namaza devam etmek durumundayız. Fransız Bir atasözü vardır "iştiha yemekten gelir"yedikçe yiyesi geliyor insanın yaptıkça yapası... Ramazan'ı bir hatırlayalım ibadet mevsiminde zor gelmiyordu yaptıkça daha fazlası için fırsat kolluyor duk ama şimdi gevşedik Fakat bu tamamen bırakma şeklinde olmamalı asla...

İnsan bazen canı çektiği için yer bazen sadece yemiş olmak için bazen ayakta duracak birkaç lokma fakat hiç yemeden durmak normal şartlarda mümkün değildir. Belki yemeye yemeye bünye alışır fakat 40 gün civarında ölümler başlar. Tıpkı bunun gibi bizim için ekmek su gibi hatta daha aziz olan namazımız kılınmaya kılınmaya belki bünye alışır ama 40 günün sonunda psikolojik ölümler başlar. Hissiyat azalır ahirete bakış açısı değişir ve işte Nisa 117 120 arasındaki hileler kişi üzerinde işlemeye başlar Allah korusun.

Halbuki bunun yerine her halükarda namaz kılmayı bırakmadan bir gün en güzel namazı kılacağımız ümidiyle devam edersek Rabbimizin şu vaadi ile muhatap oluruz inşallah

Erkek olsun kadın olsun, kim inanmış bir insan olarak dünya ve âhirete yararlı işler yaparsa kesinlikle ona güzel bir hayat yaşatacağız ve böylelerinin ecirlerini de muhakkak surette yapmış olduklarının en güzeliyle vereceğiz. Nahl 96.

Ayetten alimlerin anladığı Salih mümin erkek ve kadınların yaptıkları bütün ameller yapmış oldukları bir güzel amel üzerinden derecelendirilecektir.

Örneğin yıllarca o güzel namazı kılmaya çalıştık düşe kalka olsa da bırakmadık ve bir gün huşu içinde bir namaz kıldık.işte tüm namazlarımız o huşu üzere namaz üzerinden değerlendirilecek. Hep harika bir oruç tutmak için çabaladık ve bir gün Allah bize boş sözden uzak zikir ile iç içe bir oruç nasip etti işte bu ayeti kerime üzere Müjde bütün oruçlarımız bu oruç üzerinden değerlendirilecek Yeter ki biz o orucu tutma o namazı kılma gayretinde olalım.

Silkinip kalkmalıyız şeytana inat...

Allah yardımcımız olsun. Dualarda buluşmak ümidiyle ...
Haktan Bilen

Seviker
Yükleniyor...