nisa 34 kafamı karıştırıyor
SORU:
Hocam hayırlı günler. Nisa suresi 34 ayet ile ilgili birkaç örnek okudum birçok fikir yorum gördüm ancak kalbim pek tatmin olmadı.gerçekten islam kadını dövmeyi emreder mi ?
Acaba Nisa 34 ile ilgili bilgi alabilir miyim?
CEVAP:
Size de hayırlı günler kardeşim. Önce Nisa suresi 34. ayetin meali ile başlayalım:
"Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılmasına bağlı olarak ve mallarından harcama yapmaları sebebiyle erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudurlar. Sâliha kadınlar Allah’a itaatkârdırlar. Allah’ın korumasına uygun olarak, kimsenin görmediği durumlarda da kendilerini korurlar. (Evlilik hukukuna) baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve onları dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür."
Burada ayetin bütününü göz önünde bulundurmayıp sadece dayak olayına takılırsak haksızlık etmiş oluruz. Kanunda yazan yaptırımlar o suçu işleyenler içindir sadece, herkes için değildir. Bize yol göstermek içindir. Sıkıntılı bir durumda ne yapacağımızı öğretir. Örneğin normal bir vatandaş kanunlara aykırı davranan birine uygulanacak yaptırımı okuduğunda kanun insanların özgürlüğünü elinden alıyor demez. Sadece bu durumda Ne yapacağını öğrenir. Önce ayetin başına bir dikkat edelim;
"Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılmasına bağlı olarak ve mallarından harcama yapmaları sebebiyle erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudurlar (kavvam).
Görüldüğü gibi yukarıda sadece eşlerden de değil baba ve kardeş de dahil olmak üzere kadının koruyuculuğunu yüklenmiş erkeklerden bahsediliyor. Ve bunu kim söylüyor? Bizi yaratan Allah...Onun için kimsenin benim hiç kimsenin koruyuculuğunu üstlenme ihtiyacım yok ben kendi ayaklarımın üzerinde durabilirim demek gibi bir lüksü olamaz. Bu durum şuna benziyor; Bir lokantada elemanların şefi dinlemeyip kafasına göre takılması ya da polislerin amiri dinlemeyip keyfi hareket etmesi veya orduda askerin biz kendimize hükmederiz deyip herkesin kafasına göre takılması... Bunlardan hangisi kabul edilebilir? Peki toplumun hiçbir biriminde kabul edilemeyecek bu uygulama toplumun en küçük ama en etkili biriminde kabul edilebilir mi? Elbette edilemez. Çünkü Bizi bizden daha iyi bilen Rabbimiz böyle emrediyor. Bir hanımın naifliğini hassaslığını bilen Allah. Evet evet naifliğini bilen Allah kadınları dövün diyor diye akla gelebilir ama sonuna kadar okursanız olayın hiç de öyle olmadığını hep birlikte anlayacağız inşallah.
Eğer fıtratı bozmadıysak naiflik,bir omuza yaslanma ,teselli ihtiyacı daha çok öne çıkar hanımefendiler de...Öyledir ki teselli etmeleri gerektiğinde de bu işin hakkını verebilsinler. Hatice Annemizin Efendimiz Aleyhisselatu vesselam Hira'dan döndüğünde göstermiş olduğu teselliyi teskin etmeyi kim gösterebildi? Hatta bu çocukluktan itibaren bu şekildedir düşen 10 erkek çocuktan 7'sini kaldırmak için gidin mübalağa olmasın diye yedi diyorum yoksa daha fazla çocuğun tepkisi şu olur bırak beni ben kendim hallederim bunu aldığı terbiyeye ve fıtratına göre bazen nezaketle bazen öfke ile söyler. Fakat aynı oranı kız çocuklarına vurduğumuz zaman olay tam tersidir ilgiden hoşlanır elinden tutulmasından halinin sorulmasından... Örneğin erkeklerin aylardır görüşmedikleri arayıp sormayan dostlar ile konuşmalarını bir de bayanlarınkini karşılaştırın hepsi demeyeyim ama büyük kısmında bayanlar mazeret belirtse de sitem işitir. Erkekler ise muhatapları mazeret belirttiği zaman yok abi biz de böyleyiz işte hayat bu der devam ederler. Evet daha naif yapılı erkekler daha duygularına hakim mantıkları önde bayanlar da vardır olabilir fakat genelde böyledir.
Peki ayette geçen geçen can alıcı kelime KAVVAM ne demektir?
Nezaret ve muhafaza eden kimse. İşlerin mes'uliyetini üzerine alıp iyi idare eden.
Kamus-i Osmani
Âyet-i kerimede erkeklerin sıfatı olarak zikredilen “kavvâm” kelimesi; “kadınların bütün ihtiyaçlarını karşılayan, onları zarar ve sıkıntılardan koruyan, evin dışındaki ağır işleri yapan” şeklinde tefsîr edilir. Tabii buradan kadının çalışmasının yasak olduğu sonucunu değil de böyle bir sorumluluğunun olmadığını çıkarabiliriz.Böyle bir mecburiyeti yoktur hanımların. Onun için de kazancını başkasına vermek gibi bir mecburiyeti de yoktur.Bununla birlikte “hanımlarını eğiten ve gerek Allah için gerek kendi şahısları için yapmaları gereken hususlarda onların elinden tutan, işlerini takip eden” diye de anlaşılmıştır.
Şimdi kavvam bu anlama geliyorsa ayetin devamında ki "onlara hafifçe vurun" dan önce bir erkeğin koruyup kollama gözetme vazifesini ne kadar icra ettiğini gözden geçirmek lazım. Zaten ayet-i kerimedeki yanlış anlaşılmanın sebebi de eksik okumalar ve kavramların doğru anlaşılmaması.
Dinimize göre yolculukta dahi eğer 3 kişi olduysak birini başkan, yönetici seçmemiz gerekir. Bu konuda Allah Rasulü;
Kimler 3 kişilik bir yolculukta aralarından birini başkan seçmezse bil ki şeytan onlara galip gelmiştir buyurur. (Ebû Dâvûd, Cihâd, 80/2609.)
3 günlük bir yolculukta bile mutlaka bir reis seçilmesi gerektiğini hatırlatan dinimiz evlilik yolculuğunda herkesin kendine göre bir hayat yaşamasını eşit olmasını tavsiye etmiş olabilir mi?
Hepsini bir tarafa koyduk bir reis'in olmayışı söylenenlerin hepsinin havada kalmasına, horozu çok olan köyün sabahı geç olur misali icraatte bozulmalara yol açacaktır. O yüzden rabb'imiz erkeği kavvam olarak seçip ona ağır sorumluluklar yüklemiştir. Bugün bu sorumluluğu erkeklerin kabullenmeyişi , sorumluluğu zayi etmeleri bu gerçekten bir şey değiştirmez. Sadece onların ihmal eden taraf olduklarını görev ihlali yapanların da Allah Rasulü'nün şu ikazı ile karşı karşıya geldiklerini hatırlatmamız kafi;
“Kişinin, geçimini sağlamakla yükümlü olduğu kimseleri ihmâl etmesi, ona günah olarak yeter!” (Müslim, Zekât, 40; Ebû Dâvûd, Zekât, 45)
Yani bir erkeğin kavvam olmanın sorumluluğunu yerine getirmemesi onu ahirette vebal altında bırakması için yeterli başka bir günah işlemese dahi. Peki var mı bu sorumluluğu bayan olarak ben üstlenebilirim diyen... Sorumluluğu ben alayım yükü ben çekeyim ihmallerimin hesabını da ahirette ben veririm diyebilen var mı? Bu durumda herkes kendisine verilen görevin farkına varmalı ve kimsenin makamına ya da işine imrenmemeli. Ve bir şey daha sorayım eğer sorumluluk verilseydi fakat yetki verilmeseydi bu adil olur muydu? Tüm bunları erkeklerin kavvamlık vazifelerini yerine getirmiş oldukları düşüncesinden yola çıkarak soruyorum. Çünkü soru Nisa 34'ü anlamak üzerinden geliyorsa Nisa otuz dördün ilk bölümünün yaşanmasını da doğru anlamak gerek. Biz ayetleri yaşamak ve nerede ihtiyacımız olsa uygulamak için öğreniriz çünkü. Yani evin bütün dışarı ile ilgili yükünü sırtlanacaksın fakat evin işleyişi ile ilgili söz hakkın olmayacak. Ne kadar adil bir durum sizce? Ama Rabbimiz Adalet sahibidir ve sorumluluk verdiği kadar yetki yetki verdiği kadar sorumluluk verir. Bu sorumluluğu zayi edenlerin üzerinden sorumluluğu düşürmez ahirette vebal hanesine bir çizik daha atılır. Ve tabi bu konuda hesabı soracak olan alemlerin rabbi Allah ...Hem hakkı zayi edilene teselli sebebi hem hakkı zayi edene ciddi bir ikaz....
Kaldı ki birçok meselede istişareyi emre'den dinimiz aile içinde istişareyi de ihmal ettirmemiştir burada söz konusu helaller ve haramlardan kaçınmak ise son noktayı koyma yetkisidir.
Bugün şayet şu soruyu sürekli soruyorsak bizim anne babalarımız psikoloji bilmiyordu yüksekokul okumamıştı ama biz onları dinlerdik. Bizim bunca müsamahamıza rağmen neden biz çocuklarımıza söz dinletemiyoruz? Neden aynı odada dahi yaşamayı beceremiyoruz? Neden diğer insanların sorumluluğunu almak istemiyor sadece kendi canlarının istediği gibi bir hayat yaşıyorlar bizim yeri geldiği zaman bize sözlü hatta üzülerek belirteyim fiziksel şiddete rağmen gösterdiğimiz itaati ve hatta arkalarından duyduğumuz özlemi bizim çocuklarımız neden gösteremiyor? İşte sorunun cevabı burada...Kavvamlık müessesesinin gerek erkek gerek kadın tarafından yıpratılmış olması. Erkeğin idareci korumacı kuşatıcı yönünün bizzat erkek tarafından ziyan edilmesi sorumlulukların ihlali ya da sorumluluğu başkalarına devretmesi yüklemesi kadının itaat konusundaki zaafı ve eksiklikleri... Yahya Bin Muaz'ın şu sözü ne güzeldir.
''Ben çocuklarım da eşimde ya da atımda bir huysuzluk bir sorun gördüğümde rabbimle kendi aramdaki itaati sorgularım. '' Erkeğin rabbine itaatten çıkıp keyfi uygulamalarla yönetim sağlamaya çalışması kadının da itaati kabul etmeyip eşitlik istemesi düzeni tamamen altüst etmiştir. İbni Kayyım'ın meşhur ayakkabı benzetmesini hatırlayalım;
''Kadın ve erkek eşittir fakat ayakkabının eşitliği gibidir sağ teki sol teke giydirirseniz ikisine de zulmetmiş olursunuz.''
Şimdi KAVVAM hakkında bunca açıklamayı yaptıktan sonra ayetin ikinci bölümü olan ve kavvam ın görevi olan ailesinin koruyup kollamakta eğitimini üstlenmekte işler çıkmaza girdiğinde ne yapması gerektiğini işaret eden bölümüne gelelim...
(Evlilik hukukuna) baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve onları ( hafifçe) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür.
Önce hangi sebeplerle ve ne şekilde vurulabileceğini izah ettikten sonra aşamaları tek tek ele alalım;
Yazıyı sonuna kadar okumadan hocam dayağı kabul ettiniz ya artık söyleyecek bir şey bulamıyorum dememenizi rica ediyorum.
Bazı tefsircilere göre vurma tamamen semboliktir, meselâ müfessir Atâ’ya göre misvak, (dişlerin temizlendiği, fırça büyüklüğündeki özel, yumuşak ağaç dalı) gibi bir şeyle yapılacaktır (Cessâs, II, 189; İbn Atıyye, II, 48). İkinci nesil âlimlerinden Atâ, hukuku çiğneyen kadına uygulanacak müeyyide ile genel olarak kadını dövme konusundaki hadisleri birlikte değerlendirmiş ve şu sonuca varmıştır: Erkek, namusu lekeleyecek bir davranışta bulunmayan, yalnızca nâşize olan karısını dövemez, ancak ona karşı öfkesini ortaya koyabilir. Atâ’nın bu anlayışını açıklayan –biri eski, diğeri çağdaş– iki tefsir âlimi farklı dayanaklardan hareket etmişlerdir.
Değerli arkadaşlar dövme sebebi; namusu lekeleyecek davranışlarda bulunmak. Fakat dikkatinizi çekti mi bilmiyorum böyle bir durumda direkt olarak amiyane tabirle söyleyeyim dalacak bir erkeğe dahi Allah önce bunu yapmamasını emrediyor söz konusu namus olduğunda ve bu namus evli bayanın namusu ise bir erkek kendini nasıl tutar bakınız aslında ayeti doğru okusaydık ve insaf terazisinde tartıp konuşsaydık birçok erkeğin önce yapacağı şeyi Allah en son kural olarak koymuş bunu anlardık öncelikle. Böyle bir durumu yani evli bir erkeğin iffetine leke getirmesini bir bayan dahi hazmedemezken büyük tartışmalara hatta erkeğe tokat atmaya varıncaya kadar uzarken ve birçoğumuz o kadını haklı bulurken bir de nesli taşıyan kesinlikle temiz olması temiz kalması iki kere daha önemli olan bir bayan böyle bir yanlışa düştüğünde Allah'ın ona emri önce nasihat et sübhanallah Rabbim ne kadar merhametlisin..
Hele bir de bunu indiği dönemi göz önünde bulundurarak okur yazarlık oranının oldukça düşük olduğu daha birkaç yıl öncesine kadar kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü, kadına zerre kadar değer verilmediği bir toplumda bu nezaketin bu inceliğin emredilmesi ve bunun hükmü kıyamete kadar devam edecek bir kitapta bulunması bu dinin kadına şiddete prim vermek şöyle dursun kadına hak ettiği değeri bu dinden başka veren var mı sorusunu sordurur insaflı insanlara...
Sonra yatakları ayır yani sensizliği görsün ve sonra yani en son eğer bunlar işe yaramadıysa işte şimdi ilk başta yapmak için davrandığını bir misvak dalı ya da sadece sarsmak uyuyanı uyandırmak gibi sanki. Peki bunu yapmak farz mıdır? Değildir. Allah Rasulü birtakım konularda eşleriyle sıkıntı yaşadığın da böyle bir yola hiç başvurmuş mudur? Hayır. Peki sahabenin önde gelenleri bunu yapmış mıdır? Hayır. Celaliyle tanıdığımız Hz Ömer radıyallahu anh öfkelendiğinde eşine böyle bir muamelede bulunmuş mudur? Kesinlikle hayır.Peki bunca şiddet gören kadın içerisinde eşi Kur'an'ı Bihakkın yaşayan ailesinde İslamiyet hakim olan kaç kadın vardır ? Medyaya yansıyan ya da yansımayan...Tüm bu sorulardan sonra hazreti ömer'den şu hatırayı zikrederek konuyu tamamlıyorum;
Hz Ömer'in hilafet günlerinde,
Adı geçtiğinde dahi birçok sahabenin renginin sarardığı Hz Ömer'e bir gün bir sahabe eşini şikayet etmek için gelir. Fakat içeriden Hz Ömer'in eşinin tabiri caizse onu kalayladığını işitir. Kadın sahip dökmektedir ve Hz Ömer'den çıt yok. Tam sahabe dönüp gidecekken Hz Ömer dışarı çıkar ve onun bir müşkül için geldiğini anlar. Çok ısrarına rağmen söylemez ve sonra Hz Ömer onu söylemeden bırakmayacağını emredince anlatmaya başlar ya Ömer ben eşimden şikayet için gelmiştim ama baktım ki seninki daha yaman neden hiç sesini çıkarmadın (Tabii bu arada şaşırır olmayacak gibi değildir hazreti Ömer'in tavrı)
Hz Ömer'in cevabı ben ona nasıl kızayım o benim haramla aramdaki perdedir çocuklarımın gözeticisidir. Birkaç cümle için şimdi ben onu İnciteyim mi?
İşte bütün mesele burada değerli dostlar. Biz ayetleri yüzeysel hatta bazen yaşamak için değil anlamak için de değil eleştirmek için yaklaşanların tuzağına düşüyoruz anlamak ve yaşamak için eğilseydik ayetteki güzellikleri görür Rabbimizin en çirkin hatalara karşı dahi önce merhamet ve nasihat emrettiğini anlardık.
Bir sonraki soruda buluşmak ve evlerimizde huzur duasıyla Allah'a emanet olunuz.
Haktan Bilen