namazda başka şeyler düşünmek
SORU:
Esselamu aleyküm hocam
Ben namaz kılarken sürekli birini düşünüyorum ve bir türlü aklımdan çıkaramıyorum ve bazen Kur'an'ı Kerim bile okurkenaklıma geldiğinde öylece ağlıyorum çünkü bir türlü aklımdan çıkmıyor ve yaptığım ibadetin anlamı olmadığını düşünüyorum bazen çıldıracak gibi oluyorum umarım bana yardımcı olursunuz Allah'a emanet olun efendim.
Cevap:
Ve aleykümselam değerli kardeşim. Düşünme sebebi yani muhabbet kaynaklı mı nefret kaynaklı mı belirtilmediği için genel olarak meseleyi ele almaya çalışalım.
Olaya öncelikle namazda birini ya da bir şeyi düşünmenin fıkhî boyutu ile başlayalım. Değerli kardeşim namazı bozan maddeler arasında namazda bir şey düşünmek şeklinde bir maddeyi hangi ilmihale bakarsanız bakın bulamayacaksınız. Belki aklımıza şu gelecek namazı bozmaz ama hocam huşuyu bozar. Buna da Efendimiz Aleyhisselam'dan gelen şu haberlerle açıklık getirmeye çalışalım. Fakat bundan önce şunu unutmayalım gerek namazda gerek Kur'an okurken ve diğer hallerde bütün kötü vesveseler şeytandandır. Şeytanın bizim üzerimizde bir yaptırım gücü olmadığından ki bunu Rabbimiz, şeytanın kıyamet günündeki düştüğü durumu ve söylediği sözleri bize bildirirken İbrahim suresi 22. ayeti kerimede şöyle ifade eder.
"Şüphesiz Allah size gerçek bir vaadde bulunmuştu; ben de size bir söz verdim ama yalancı çıktım. Aslında benim sizi zorlayacak gücüm yoktu; benim yaptığım size çağrıda bulunmaktan ibaretti; siz de benim çağrıma uydunuz. O halde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Ben daha önce, beni Allah’a ortak koşmanızı kabul etmemiştim." Doğrusu zalimler için elem verici bir azap vardır.
(İbrahim 22)
İşte bu ayetten de anladığımız gibi bizim üzerimizde vesveseden başka zorlayıcı bir gücü yoktur ve doğal olarak o da üzerimize bütün gücüyle vesvese ile gelecektir. Bu durumda bizim üzerimize düşen bu yüzsüz misafiri ağırlamamaktır. O, sürekli gelip gider, kapımızı çalar zihnimize kalbimize böyle düşüncelerle hücum eder. Tamamen insani bir durum olan bu hali kalbimizde ağırlayarak yerleşmesine sebep olmazsak gelip gitmelerinden hiç endişe etmeyelim.
Bu konuda gelelim Peygamber Aleyhisselam'ın bize bildirdiklerine;
Sahâbeden bazı kimseler, kendilerini rahatsız eden vesveselerden şikâyet etmişlerdi.Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
"Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ashâbından bazı kimseler gelerek O'na şöyle sordular:
- (Ey Allah’ın Rasûlü!) Bizden birimizin, içimizdeki çirkin bir şeyi konuşmayı büyük günah olarak görmektedir deyince, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Onu kalbinizde buluyor musunuz? diye sordu.
Sahâbe:
- Evet, dediler.
Bunun üzerine Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
- İşte o, katıksız (gerçek) îmândır" (Müslim; hadis no: 132).
İmam Nevevî -Allah ona rahmet etsin- bu hadisin şerhinde şöyle demiştir:
"Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in: "İşte o, katıksız (gerçek) îmândır" sözünün anlamı; yani bu vesveseyi konuşmayı büyük günah olarak görmeniz, katıksız (gerçek) îmândır, demektir.Zirâ bunu büyük günah olarak görmek, ondan şiddetle korkmak ve onu konuşmak, -bunlara inanmayı bir tarafa bırakın-, bütün bunlar, ancak îmânı tam anlamıyla kemale eren, imanı gerçekleştiren bir kendisinden şüphe ve şek giden kimsede olur.
Yine bu mesele ile ilgili alimler;
Şeytan kendisini aldatmak ve saptırılmaktan ümidini kestiği kimseye vesvese verir. Onu saptırmaktan aciz olduğu için vesvese vermek sureti ile onu sürekli rahatsız eder kafire gelince şeytan ona dilediği yönden gelir şeytan olanı sadece vesvese vermek suretiyle gelmez aksine onunla dilediği gibi oynar. Buna göre hadisin anlamı vesvesenin sebebi gerçek ve katıksız imandır veya vesvese gerçek ve katıksız imanın alametidir.
Tüm bu hadis-i şeriflerden ve bunun gayet insani bir hal olduğunu öğrendikten sonra bizi bu derece üzüntüye sevk eden bir başka sebebi daha zikretmeden geçemeyeceğim. Değerli kardeşim dinimizin ana kaynakları Kur'an-ı Kerim ve hadis i şeriflerdir. Bir de bundan sonra okuyacağımız eserler vardır ki eğer bu eserleri önce okumuşsak kafa karışıklığına kendimizi zayıf bir müslüman görmemize değersiz hissetmemize sebep olabilir. Elimizde çok değerli tasavvufi kitaplar var elhamdülillah lakin bu kitapların okunma sırası şaştığı zaman ben neden falanca insanlar gibi namazda huşu duyamıyorum neden dünyadan kopamıyorum yoksa benim imanımda bir zaaf mı var soruları bizi önce üzüntü ve endişeye sonra Allah korusun yorgunluğa ve bıkkınlığa götürebilir. Bu tıpkı ilkokul seviyesinde bir çocuğun lise sorularını çözmek için uğraşmasına benzer , uğraşıp uğraşıp sonunda ben anlamıyorum deyip pes edebilir. Ya da küçük bir çocuğun aldığı gıda ile bir büyüğün aldığı gıdanın aynı olmaması gibi çünkü bu gıda birine şifa olurken birisi için ciddi hazım zorluklarına sebep olabilir.peki o gıdayı hiç mi almayacak ya da o soruları o bilgileri hiç mi çözmek için çaba alamayacak çabalayacak elbette lakin basamakları doğru çıkacak.
Tam da burada Efendimiz Aleyhisselam'ın namazdayken başına gelen bir olaydan bahsedelim;
Ukbe İbni Hâris radıyallahu anh şöyle dedi:
"Bir gün Peygamber Efendimiz ikindi namazını henüz kıldırmıştı. Selam verir vermez yerinden kalktı, safları yararak süratle arkaya doğru gitti ve evine girdi. Onun sakin, yumuşak ve ağır başlı haline alışık olan sahabiler, Efendimizi böylesine telaşlı görünce derin bir hayrete düştüler. Acaba hangi önemli şey Rasülullah’ı telaşlandırdı, diye endişeyle beklediler. Allah’ın Rasülü çok geçmeden geri döndü. Ashabının merakla kendisine baktığını görünce, onlara durumu şöyle açıkladı:"
'Sadaka olarak dağıtılmak üzere eve bir miktar altın (veya) gümüş bırakmıştım. Namazda onu hatırladım. Bu malın beni hayırda acele etmekten alıkoymasını istemedim ve hemen dağıtılmasını emrettim.'" (Buhari, Ezan 158, Zekat 20, el-Amel fi’s-salat 18; Nesâî, Sehv 104)
Buhârî’nin bir başka rivayetinde bu ifade şu şekildedir:
“Odada, sadaka (olarak dağıtılacak) bir miktar altın -veya gümüş- bırakmıştım. Onun gece evde kalmasını uygun görmedim.” (Buhârî, Zekât 20)
Burada da gördüğümüz gibi Allah Rasulüne sallallahu aleyhi ve sellem'e de namazda iken bir takım düşünceler gelmiş ve Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem selam verdikten sonra hızla bu olayı çözmek için harekete geçmiştir.
Şimdi düşüncemizdeki kişiye gelelim o zaman. Dikkatimizi çektiyse hadis-i şerifte Allah Rasulü zihnindeki meseleyi çözmek için selamdan sonra hemen çözümüne bakmıştır. Bu durumda bize ne düşer? Eğer düşündüğümüz kişi öfke ile hatırımıza geliyorsa
Haşr suresi 10. ayeti iyice öğrenip bu ayetteki duayı dilimizden düşürmemeye çalışmak
Bunların ardından gelenler de "Ey rabbimiz" derler, "Bizi ve bizden önceki iman etmiş kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde iman edenlere karşı kötü bir düşünce ve duyguya yer bırakma. Rabbimiz! Kuşkusuz sen çok şefkatlisin, çok merhametlisin (haşr /10)
Yok eğer sevgiden kaynaklanan bir mesele ise
"Birbirini sevenler için nikâh (evlenmek) kadar güzel bir şey görülmemiştir." Hadis-i Şerif (İbn Mâce/1847)
Hadis-i şerifi uyarınca bunun için harekete geçmek ve bu konuda Allah'tan yardım istemektir. Tabii bunun için harekete geçerken evleneceğimiz kişide aramamız gereken özelliklerin izah edildiği:
https://www.haktanbilen.com/bakara-suresi-221-ayet-tefsiri
Bu yazıyı dikkatle okumanızı tavsiye ederim. Eğer Rabbimizin ölçülerine uyuyorsa Efendimizin tavsiyesinde olduğu gibi teşebbüs uymuyorsa da ya uyması ya da bu düşünceden uzaklaşabilmek için rabbimizden yardım dilemek bu işin çözüme giden yoludur. Yukarıda zikrettiğimiz gibi önemli olan namazda herhangi bir düşüncenin kalbimize gelmemesi değil onu ağırlamamaktır bu da Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin yaptığı gibi çözmek için harekete geçmek ile olur.
Bu noktada vesveseyi genel olarak düşünürsek başka bir çözüm de yeni Allah Rasulünden gelen hadisi şeriflere göre;
Allah'a ve Rasulüne iman ettim ve ondan gelenlere teslim oldum diyerek hem bilinçaltımıza bu mesajı göndermek hem de şeytanı bu konuda hüsrana düşürmek başka bir çözümdür. Elimizden geldiği kadar kendimizi hak ile meşgul etmeye çalışmalı bu konudaki eksiklerimizin farkına vararak hak üzere meşguliyetlerimizi arttırmalıyız.
Son olarak şunu asla unutmayalım imtihan oluyorsak Allah'ın öteledikleri arasında olmadığımız için şükredelim. Ve yaşadığımız bu endişeleri hala ruhen diri oluşumuza yorarak bundan dolayı sevinelim. Ya hiç farkında olmasaydık. Ağrı hisseden vücut sağlıklı vücuttur diğeri felçlidir. Endişe hisseden iman da sağlıklı imandır diğeri vücudun felç olması gibi bir hissiyatsızlık durumudur. Eğer bu endişe müminde sürekli olmasaydı Rabbimiz hergün defaatle okuduğumuz Fatiha suresindeki dualar arasına bize dosdoğru yola ilet duasını sürekli tekrarlamamızı ister miydi ?
İnşallah sadra şifa olmuştur. Zihnimizdeki kişi öfke ile hatırladığınız biriyse Rabbimden müminlere karşı gönlünüzde kin bırakmaması için niyaz ederim. Muhabbet ile hatırladığınız biri ise hayırlı bir yol arkadaşlığı niyaz ederim.
Allah'a emanet olunuz.
Haktan Bilen