Evlilikte görüş ayrılıkları

SORU:

Esselamu aleyküm hocam

Birini seviyorum ve evlenmeyi bile düşündüm onunla ikimiz de abdestli namazlıyız ama onun düşünce ve fikirleri hiç bana uymuyor hani evlilik imanın yarısını tamamlamak ya hocam ama onun imanı konuda zayıflığı var benimle aynı düşüncede ve aynı fikirde değil ve böyle biriyle evlenmek ne kadar doğru olabilir? lütfen bana yardımcı olursanız çok sevinirim hocam şimdeden teşekkür ediyorum Allah razı olsun.

CEVAP:
Ve aleykümselam kardeşim
Daha önceki sorunuzdan zihninizi namazlarınızda ve Kur'an okumalarınızda meşgul edecek derecede bir sevgiden bahsettiğinizi hatırlıyorum. O yüzden şimdi yazacaklarımı benim kendi tavsiyem olarak değil de Allah Rasulü'nün bu konudaki bize bildirdiklerinden çıkardığımız dersler olarak dinlemenizi temenni ederim.

Değerli kardeşim Rabbimizin Bakara suresi 221 ayette bize yaptığı uyarıyı ister şimdi ister yazıyı bitirdikten sonra konunun önemine binaen mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Aşağıdaki linki tıklayarak:

https://www.haktanbilen.com/bakara-suresi-221-ayet-tefsiri

 Allah Rasûlü'nün de hadis-i şeriflerinde evlilikte bize ilk şart olarak sunduğu dindar olanını tercih etmek ve bunun da ilk işareti namaz çünkü Allah Rasulü birçok hadis-i şerifinde bize en önemli ve öncelikli amelimiz  olarak namazı hatırlatır. Tabii burada başlangıçta her ikisinde de dini hassasiyetler olmamasına rağmen Allah'ın hidayet lütfettiği sırat-ı müstakimde huzurla ilerleyen çiftler olduğunu unutmayalım dikkat etmemiz gereken konu karar aşamasında kendimize denk birini tercih etmek. Bu durumda her ikinizin de namaz ehli olduğunuzu yazmanızdan anlıyoruz ki ilk aşamayı geçtiniz.

Gelelim ikinci aşamaya evleneceğimiz kişiyi görmek ve sevmek ki siz burayı da geçmişsiniz. 3. Aşamada ise denklik ve uyum işte takılıp kaldığınız yer burası Şimdi bizden size, konu ile ilgili hadisleri ve şerhlerini sunmak, size de durum değerlendirmesi yapmak düşüyor.

Değerli kardeşim öncelikle burada dikkat etmemiz gereken şey evlilik her konuda aynı düşünen iki insanın kurmuş olduğu bir birliktelik değildir. İman ve ibadetler konusunda birliktelik oluşmuşsa her konuda aynı düşünmek gibi bir hayale kapılmayalım. Sadece kendi ruhi yapımız olarak ben farklı düşüncelere ne kadar tahammül edebilirim şu şu düşünceleri ne kadar tolere edebilirim bunu kendimize soralım. Örneğin vazgeçilmezleriniz arasında eşinizin sizinle aynı yönde düşünmesi ve sürekli bir onay isteği varsa hiç bu işe yeltenmeyin derim. Fakat farklılık renktir hayatta, hep aynı şeylerden sıkılır insan diye düşünüyorsanız bu derece bir sevgiyi küçük ayrıntılara kurban etmeyin.
Bunu şöyle düşünün kırmış olduğunuz bir yumurtayı tekrar birleştirmeye kalktığınızda bir taraftaki sivrilikler diğer taraftaki derinlikleri kapatacaktır. Her iki tarafın da derin ya da sivri olması yani görüş bir birlikteliğin iyi gittiği anlamına gelmez. Ha derseniz ki ben yumurtayı haşlanmış severim hadi işin içinde biraz da espri olsun haşlanmış yumurtayı darmadağın etmeniz gerekir sonra o darmadağın kabukları bir araya getirmek çok zaman alır o yüzden kimseyi haşlamamak lazım.

Şimdi fikir ayrılığı ile ilgili olarak öncelikle yukarıda söylediğimiz gibi bu konudaki tahammülünüzü gözden geçirin. Çünkü Hz Ali'nin de söylediği gibi Allah ondan razı olsun
"Fikirdeki ayrılıklar kolay giderilmez." Bir de birbirine karıştırdığımız iki kavram var ki "saygı duymak ile göz yummak". Bakınız değişik fikirlere saygı duyabilir insan bu düşünceler Allah'ın yasaklamadığı düşünceler olduğu sürece fakat bir harama ya da bir harama kapı açan bir düşünceye saygı duymaz müslüman buna ancak değiştiremeyeceği bir durum ise göz yumabilir. Onun için bir müslümanın yanlış bir düşünceye yanlış bir eyleme o da senin düşüncen tabii ona da saygı duyuyorum demek gibi bir lüksü olamaz. Haramlara Allah ve Rasulü' nün müsaade etmediği bir işe ya da söze saygı göstermek de saygı beklemek de bir müslümana yakışmaz. Bu konuda çoğunluğun görüşü olması evde bizim dışımızda herkesin bu şekilde düşünüyor olması hiçbir şeyi değiştirmez.Düzeltmemiz gereken kavramlardan biridir saygı duymak kavramı.  Ne münasebet harama nasıl saygı duyabiliriz ? Ancak Allah Rasulünün de buyurduğu gibi:
"Değiştiremeyeceğiniz bir şeyi gördüğünüz de değiştireni Allah oluncaya kadar sabredin" (cem'ul fevaid) bekler tahammül ederiz. O yüzden bu iki kavramı birbirine karıştırmamak lazım.

Şimdi bu durumda bize düşen haram olmadığı sürece farklı düşünceleri bir renklilik bir çeşitlilik olarak görmek sabit fikirli olmamak. Eğer böyle bir zaafımız var ve düzeltmekte zorlanıyorsak o zaman yol yakınken bu evlilik düşüncesindenden vazgeçmek. Bazı insanlar vardır çarşıdaki kıyafet kendilerine uymayınca çok hoşlarına gittiği için o kıyafeti alır evde sağından solundan kesip kırparak o kıyafeti kendilerine uydururlar fakat evlilik böyle bir şey değildir. Biraz kolundan alırım biraz yakasını düzeltirim sonra tam üstümce olur diyemeyiz.Daha halim selim çok detaycı olmayan birini düşünürüz o vakit. Ha derseniz ki Fakat ben çok seviyorum ki öyle zaten bu durumda haram olmadığı sürece tahammül sınırlarımızı genişletmek. Küçük detaylar yüzünden tatsızlık çıkarmamak. Duvarın boyası yeşil olsa ne olur mavi olsa ne olur? Sorunuzda iman zaafından bahsetmişsiniz. Bu bu konunun mihenk taşı biz değiliz ama şu kadarını söyleyelim inatçılık olmadığı sürece Çünkü inat evliliğin düşmanıdır.diğer karakteristik özellikler belki tolere edilebilir ama inatçılık her iki tarafa da hayatı çekilmez hale getirir. Daha da kötüsü yanlışta inat. Belki doğruda inadın nesi kötü diyebilirsiniz lakin hak üzerinde kararlı olmak bu zaten mü'mine yakışan tavırdır. Ve hak bir tanedir. Fakat doğrular görecelidir.yukarıda söylediğimiz gibi bu duvara mavi de yakışır yakışır yeşil de ikisi de doğrudur ve sırf bunun için birbirimizi üzmenin bir anlamı yoktur. Fasulye etli de olur zeytinyağlı da bir gün öyle yenir bir gün böyle bu gibi meseleler için inat edilmez.imani olgunluk zamanla elde edilir. Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem:
İmanınızı yenileyin."
"Yâ Rasûlallah, îman da eskir mi?"
"Evet! Elbisenin eskidiği gibi içinizdeki iman da yıpranır ve eskir. Kalbinizdeki imanı yenileyin."
"İman nasıl yenilenir ey Allah’ın Rasûlü?"
"Kelime-i Tevhîd (Lâ ilâhe illallah) ile."

(Müsned, II/359; et-Terğîb ve’t- Terhîb, II/415) buyurmuştur ve nice çekilmez aykırı bulduğumuz insanların islamı öğrendikçe bizden çok daha iradeli ve sağlam bir şekilde ona tutulduklarını görüyoruz.

Burada son olarak Allah Rasulü'nün maalesef bazı kötü niyetli insanlar tarafından çok dile dolanan eş sayısı ve evlilikleri aslında bize bu konuda harika bir ipucu verir. Her birinin farklı sebepleri olsa da ve hayatının bir genç için doludizgin denilecek yıllarını kendisinden 15 yaş büyük bir bayanla tek eşli olarak geçiren bir peygamberin sonraki çok eşliliğini hikmetini düşünmeksizin kötü niyetle dile dolamayı bir tarafa bırakırsak Allah Rasulü'nün çok eşliliğinden çıkarılabilecek en önemli derslerden biri de bir erkek isterse her tabiattaki kadınla ortak noktaları dindar olmaları şartıyla geçinebilir. Allah Rasulü'nün eşlerinden her birinin tabiatı farklı farklıydı ve Allah resulü tüm eşleri ile değil dayak ya da ayrılık, azarlama ve aşağılama bile olmaksızın bir ömür sürmüştür. Evet bazen eşleri ona karşı parlamış küsmüş bile ve Allah Rasulünü küstürdükleri yerler de olmuş fakat bu durum asla Allah Rasulü'nün sesini yükseltme hakaret aşağılama ya da dayak gibi bir muamelesi ile sonuçlanmamıştır. Tüm bu örneklerden de anlıyoruz ki yeter ki ana prensiplerde anlaşalım boyun eğdiğimiz makam Allah'a kulluk olduğu  sürece aşılmayacak zorluk yoktur.
Bu noktadan sonra bize vazgeçilmezlerimizi belirlemek ve Allah Rasulü'nün tavsiye ettiği gibi istihare namazı kılmak düşüyor. Kısaca ona da değinelim her ne kadar istihare karar verme aşamasından önce mümkün mertebe her önemli konu için yapılmalı ama toplumda sadece evliliğin bir ritüeli gibi görünüyor.

İstihâre, bir kimsenin yapmak istediği bir şeyin kendisi için hayırlı olup-olmayacağı konusunda bir işarete kavuşmak maksadıyla yatmadan önce iki rekât namaz kılarak Allah’a dua etmesidir. İnsanlar, bazen kendileri için önemli bir karar verecekleri veya bir seçim yapacakları zaman dünya ve ahiret bakımından kendileri için hangisinin daha hayırlı olacağını kestiremezler. Bunu anlayabilmek için istişare ederler ve Allah’tan yardım dilerler. Bu bakımdan istihâre, bir bakıma yapılacak işin hayırlı olmasını; hayırlı ise gerçekleşmesini Allah’tan dilemek ve O’ndan yardım istemektir. Hz. Peygamber ashabına her işte istihâreyi, Kur’an’ın bir suresini öğrettiği gibi öğretmiştir (Buhârî, Teheccüd, 25; Ebû Dâvûd, Vitir, 31).
İstihâre namazı mendup olup, birinci rekâtında Fâtiha’dan sonra Kâfirûn sûresi; ikinci rekâtında Fâtiha’dan sonra İhlas sûresi okunur. Namazdan sonra istihâre duası yapılır. Hz. Peygamber, istihârede şöyle dua edilmesini tavsiye etmiştir:
اللَّهُمَّ إِنِّى أَسْتَخِيرُكَ بِعِلْمِكَ وَأَسْتَقْدِرُكَ بِقُدْرَتِكَ ، وَأَسْأَلُكَ مِنْ فَضْلِكَ الْعَظِيمِ ، فَإِنَّكَ تَقْدِرُ وَلاَ أَقْدِرُ وَتَعْلَمُ وَلاَ أَعْلَمُ وَأَنْتَ عَلاَّمُ الْغُيُوبِ ، اللَّهُمَّ إِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ أَنَّ هَذَا الأَمْرَ خَيْرٌ لِى فِى دِينِى وَمَعَاشِى وَعَاقِبَةِ أَمْرِى - أَوْ قَالَ عَاجِلِ أَمْرِى وَآجِلِهِ - فَاقْدُرْهُ لِى وَيَسِّرْهُ لِى ثُمَّ بَارِكْ لِى فِيهِ ، وَإِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ أَنَّ هَذَا الأَمْرَ شَرٌّ لِى فِى دِينِى وَمَعَاشِى وَعَاقِبَةِ أَمْرِى - أَوْ قَالَ فِى عَاجِلِ أَمْرِى وَآجِلِهِ - فَاصْرِفْهُ عَنِّى وَاصْرِفْنِى عَنْهُ ، وَاقْدُرْ لِى الْخَيْرَ حَيْثُ كَانَ ثُمَّ أَرْضِنِى.
(Allah’ım! Senden, ilminle hakkımda hayırlı olanı bana bildirmeni, kudretinle bana güç vermeni istiyorum. Senin büyük fazlı kereminden ihsan etmeni istiyorum. Senin her şeye gücün yeter, ben ise acizim; Sen her şeyi bilensin, ben ise bilmem; çünkü Sen bütün gizli şeyleri en iyi bilensin. Allah’ım! Yapmayı düşündüğüm bu iş, benim dinim, hayatım, dünyam ve ahiretim bakımından hakkımda hayırlı olacaksa, bunu bana takdir eyle, onu bana kolaylaştır, uğurlu ve bereketli eyle! Eğer bu iş, benim dinim, yaşayışım, dünyam ve ahiretim bakımından kötü ise, onu benden, beni ondan uzaklaştır. Hayır, nerede ise, onu bana takdir et ve onunla beni hoşnut eyle!) (Buhârî, Teheccüd, 25; Da’avât: 48; Tirmizî, Salât, 237)
İbadet ve sevap işlemek gibi iyi olduğu, haram ve günah gibi kötü olduğu kesin olarak bilinen şeylerde istihâre yapılmaz. İstihâre, yapılmasının doğru olup-olmadığında tereddüt edilen şeylerde yapılır ve yedi kere tekrarlanabilir. İstihâreden sonra, insanın gönlüne bir açıklık gelir ve ilk defa kalbe doğan şeyin hayırlı olduğu kabul edilerek ona göre hareket edilir (İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtar, II, 470-471). İstihâreden sonra rüya görmenin ve bu rüyayı iyiye veya kötüye yormanın dayanağı yoktur. İstihâre namazının kılınamaması hâlinde, sadece duası okunmakla yetinilir.
Rabbim sizi en hayırlı karara ulaştırsın ve tüm bekarlarımıza Salih ve Saliha eşler nasip etsin

Haktan Bilen

Seviker
Yükleniyor...