Cennet ya da cehennem için ibadet etmek menfaatçil

 Hocam bir başka sorum da

Ben sadece cehennem korkusu yada cennete gitmek için yapılan ibadetin çıkarcı bir ibadet olduğunu düşünüyorum bunun yerine sadece Allah a şükür için iyi bir kul olmak için bu dünyaya geliş amacımızın Allah a ibadet ve güzel amel yapmak için ibadet etmek istiyorum
Ama bazen kendimi cehennem azabını düşünmekten ölümü düşünmekten alıkoyamıyorum
Ama ısrarla ibadet etmeye namazımı kılmaya çalışıyorum.
 Bazen acaba Allah benim kalbimi mühürledi ben o yüzden mi bunları düşünüyorum gibi şeyler geçiyor içimden sonra öyle de değil diyorum
Yani ben salih bir kalple ibadet etmek için ne yapabilirim
Sadece kendimi vererek aciz bir kul olmak için sadece Allah rızası için başka birşey düşünmeden içimden ve aklımdan başka birşey geçirmeden cennete girmek yada cehennemden kaçmak için değil ibadet etmem için ne yapabilirim ?

Cevap
Değerli kardeşim öncelikle bu tür bir ibadet ya da bu endişelerle bu arzularla yapılan bir ibadet kesinlikle çıkarcı bir ibadet değildir. Yarattığını çok iyi tanıyan Rabbimiz bizim hangi tehdit ile kendi bizi geri çekeceğimizi hangi ödül ile ikna olacağımızı çok iyi bilmektedir. Bu tür bir ibadet tarzına çıkarcı bir ibadet tarzı olarak düşünmek aynı zamanda sahabenin endişelerini de basite indirger onları da çıkar amaçlı kulluk eden insanlar derecesinde görmemize sebep olabilir.
Örneğin Muaz bin Cebel radıyallahu anh peygamber Aleyhisselam'a
"Ya Resûlullah!  Beni cennete girdirecek, cehennemden uzaklaştıracak bir ameli bana haber ver."
Allah Resulü, Muaz bin Cebel‘in bu istediğine şöyle cevap verdi: "Çok büyük bir şey istiyorsun. Ancak bu, Allah‘ın kolay kıldığı kişi için pek kolaydır; Hiçbir şeyi ortak koşmadan yalnızca Allah‘a kulluk edersin. Namazı dosdoğru kılarsın. Zekâtı verirsin. Ramazan orucunu tutarsın. Gücün yeter, imkân bulabilirsen haccedersin."

"Şimdi sana hayır kapılarını haber vereyim mi? Oruç kalkandır. Sadaka, suyun ateşi söndürmesi gibi günahın azabını söndürür. Kişinin gece yarısı kıldığı namaz da günahı söndürür."

 Bundan sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem "Korkuyla ve umutla Rablerine kulluk ettikleri için  vücutları yataklarından uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar. Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez" [Secde sûresi 16, 17] ayetini okudu.     Daha sonra Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: "Sana bütün işlerin başını, ana direğini ve doruk noktasını bildireyim mi?
 
Muaz bin Cebel‘de: "Haber verin Ey Allah‘ın Resulü" deyince: "İşin başı İslâm, direği namaz, zirvesi cihaddır" buyurdu.

Efendimiz daha sonra: "Bu anlattıklarımın hepsini tutan, onların devamına ve olgunlaşmasına sebep olan şey nedir söyleyeyim mi?" diye sordu.

Muaz bin Cebel de: "Evet, söyleyin Ya Resûlullah, deyince Peygamberimiz dilini tuttu ve: ‘Şunu koru‘ buyurdu.

Muaz: "Ya Resûlullah! Biz konuştuklarımızdan da sorgulanacak mıyız? Diye sorunca Allah Resulü şöyle buyurdu: "Annen yokluğuna yansın ey Muaz! İnsanları yüzüstü cehenneme sürükleyen, ancak dillerinin ürettikleridir!" [Tirmizi]

Hadiste de gördüğümüz gibi büyük sahabe Muaz bin Cebel radıyallahu anh cehennemden korunmak ve cennete girmeyi arzulamış Allah resulü de böyle bir isteğin basit bir istek olmadığını "büyük bir şeyden sordun" diyerek belirtiyor çıkarcılık olmadığını bunun çok büyük bir şey olduğunu en güzel ifade ile irad buyurmuşlardır.
O yüzden yüreğimize gelen bu düşünceyi çıkarcılık olarak düşünmek yerine Rabbimizin Salih kullarına bir ödülü ya da çizgiden çıkmamaları için bir uyarısı olarak algılamamız daha doğru olur bu şekilde en azından büyük bir zatın hediyesini basitleştirme hatasına düşmemiş oluruz.

Allah'a emanet olun sağlıcakla kalın

Haktan Bilen

Seviker
Yükleniyor...