çarşaf mı tunik mi tesettür nedir?

 SORU:
Hocam selamun aleyküm üniversite öğrencisiyim bir arkadaşım bana tesettürde çarşaf veya onun gibi uzun bir şey giymenin farz olup olmadığını bol bir pantolonun üstüne uzun bir tunik giymekle de tesettür olur mu diye sordu ben de emin olduğum şeyleri söyledim ama yine de size sormak istedim ne cevap vermeliyim?

Benzer bir başka soru

Hocam selamünaleyküm tesettür konusunda ailemle karşı karşıya gelmekten korkuyorum.Ben çarşaf giymek istiyorum ama ailem buna müsaade etmiyor. Daha modern bir giyim tarzını tercih etmemi söylüyorlar. Ben ise bugün modern tesettür adı altında sunulanları tasvip etmiyorum. Emirleri gevşeterek taviz vermekten korkuyorum fakat bu konuda ailemle karşılaşmak da hoşuma gitmiyor. Bu konuda bana ne tavsiye edersiniz?

CEVAP:
Aslında vakti zamanında sınavlarda bile soru atlamadan sıralamaya dikkat ederek soru çözmeme rağmen önemine binaen önce 2. sorudan başlıyorum.
Değerli kardeşim kesin farzlar ve kesin haramlar dışında hiç bir meseleden dolayı ailenizi karşınıza almayın. Kesin farzlar ve kesin haramlar mevzu bahis olduğunda ise mümkün olduğunca incitmeden güzel bir izahla bunu yapmaya çalışalım. Bu konuda size cennetle müjdelenen sahabelerden biri olan Sa'd bin Ebi Vakkas ile ilgili şu örneği verebilirim.
"Eğer anne baban, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa bu durumda onlara uyma ama yine de onlara dünyada iyi davran; yüzünü ve özünü bana çevirenlerin yolunu izle; dönüşünüz yalnız banadır, O zaman yapıp ettiklerinizin sonucunu size bildireceğim".(Lokman 14)
Bu ayeti kerimenin inişine sebep olan olay:

Ebu Dâvûd ibn Ebî Hind'in Sa'd ibn Ebî Vakkâs'tan rivayetinde o şöyle anlatıyor: "Eğer seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi Bana ortak koşmaya zorlayacak olurlarsa onlara itaat etme ve onlarla dunyada ma'rûf üzere birlikte ol..." âyet-i kerimesi benim hakkımda indi. Ben, anneme karşı iyi davranan birisiydim. Musluman olunca annem bana: "Ey Sa'd, bu sonradan ihdas ettiğin din de nedir? Ya bu dini bırakacaksın ya da ölünceye kadar yemeyeceğim, içmeyeceğim de insanlar "Annesinin ölümüne sebep oldu." diye seni ayıplayacaklar." dedi. Ben: "Ey anneciğim, yapma; çünkü ben asla dinimi bırakacak değilim." dedimse de yemeden içmeden bir gün ve gece geçirdi. Sabaha çıktığında açlıktan iyice bunalmıştı. Ben: "Allah'a yemin olsun; bin tane canın olsa, hepsi de birer birer çıksa ben yine bu dinimi hiçbir şey için bırakacak değilim." dedim. Benim bu kesin tavrımı görünce yedi, içti ve işte Allah Tealâ (cc) bu âyet-i kerimeyi indirdi.( İbnü'l esir)
Anlatılan olayda gördüğümüz üzere farzı ihlali bir tarafa koyalım dinin temellerini sarsacak şirk meselesinde dahi bu konudaki kararlılığımızı dirayetimizi ortaya koyacak uyarılarımızın en incitmeden en güzel şekilde yapılması bize anlatılır. İşte bundan dolayı alternatifi olan bir meselede anne baba kesinlikle incitilmez. Allah'ın izniyle bunu her mesela hakkında serlevha olarak bir köşeye yazalım.

Her iki soruyu da kapsayan tesettürün şekli meselesine geçmedenönce tesettürün zamanı hakkında kısa bir hatırlatma yapayım daha sonra  sorumuzun ikinci kısmına  geçelim.
Değerli kardeşlerim tesettür ayeti birçoğumuzun zannettiği üzere İslam'ın ilk yıllarında değil peygamberliğin 18. yılında veya bazı görüşlere göre 17. Yılında nazil olmuştur. Yani bu şu demek önce sağlam bir inanç ve ahlakın kişide oluşması sonra kulluk bilincinin oluşması gerekir ki tesettür ayeti ile muhatap olduğunda emrin başım gözüm üstüne diyebilsin. Diğer türlü çocuklarımız ve gençlerimiz bilincini kuşanmadıkları farkına varmadıkları emek vermedikleri bir tesettür anlayışında onu kuşanmaları, yüreklerine  büründürmedikleri tesettür emrini vücudun dış kısmına uygulamaları zorlaşacaktır. Bu yüzden Rabbimizin tedricilik metodunda olduğu gibi çocuklarımıza ve gençlerimize önce sağlam bir inanç ve ahlak daha sonra kulluk bilinci ve zamanı geldiğinde de tesettür ile bu birinci taçlandırmayı hedef almalıyız. Aksi takdirde tepeden iner gibi artık büyüdün örtünmen lazım şeklinde bir yaklaşım kalıcı olamayacağı gibi bu yaklaşımın muhataplarını örtü fikrinden dahada uzaklaştırabilir.O yüzden yerine göre kız çocuklarının evcilik oyunlarına varıncaya kadar tesettürü sevdirmek tesettür bilincine ulaştırmak şarttır. Örneğin küçük bir kız çocuğuna dışarı çıkarken tesettüre bürümek belki muhal görünebilir Fakat aynı kız çocuğuna evcilikte anne rolünü oynarken dışarı çıkarken başörtüsünü takması tavsiye edilebilir.
Şimdi sorumuzun 2. kısmına gelince
Bunu en doğru şekilde anlamayı hem tesettürü anlatan ayet ve hadisleri hem de o gün sahabe hanımları Bu ayeti nasıl uygulamış bunu öğrenerek başarabiliriz. Ayeti kerime ile başlayalım;

Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Bu onlar için daha arındırıcıdır. Allah onların bütün yaptıklarından haberdardır. (Nur 30)
Aslında tesettür ayeti deyince Nur 31 akla gelse de Nur 31 den önce gelen ayet de tesettür ayetidir. Erkeğin göz kapaklarında olması gereken tesettür... Hani bazen şöyle bir muhabbet döner insanlar arasında "o bayan böyle giymeseydi bu adam da bunu yapmazdı" vesaire vesaire. Evet o bayanın bu hali Allah'ın emrine ne kadar ters ise erkeğin onu dikizlemesi ve  çirkin emellerine alet etmesi bundan daha terstir. Çünkü kadınların örtü emrinden önce erkeklerin "bakışlarını indirme" emri gelir Kur'an-ı Kerim'de O yüzden bu tür söylemler Kur'an'dan haberi olmayan insanların sözleridir. Bir sonraki ayeti kerime ise erkeklerin bu emri yaşayışını kolaylaştıracak ve kadını ciddi bir şekilde muhafaza edecek tamamen kadın maslahatına uygun olarak gelmiş bir emirdir. Bu emir bize geçici bütün değerleri (gençlik güzellik süs vesaire) bir tarafa koyarak tamamen kadının kişiliği üzerinden bir ilişki kurmamızı sağlar. Ve aslında bu bir özgürlüktür. Bir düşünelim muhatabımızın bizimle iletişime geçmiş olması birkaç yıl sonra elimizden gidecek değerler üzerinden değil de tamamen bizim kişiliğimiz ahlakımız ve fikirlerimiz üzerinden olması güzel olmaz mı ?
İşte tam da bu meyanda ayeti kerime şu şekilde geliyor

"Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Açıkta kalanlardan başka süslerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerinden bağlasınlar. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları, hizmetlerinde bulunan köleleri ve câriyeleri, cinsel arzusu bulunmayan erkek hizmetçiler, kadınların cinselliklerinin farkında olmayan çocuklar dışında kimseye süslerini göstermesinler. Yürürken, gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz!" (Nur 31)

Ayeti kerime'ye göre tıpkı erkeklere emredildiği gibi kadınlara da bakışlarını yere indirmeleri emredilir. Sonrasında da iffetlerini korumaları. Ayetten anlıyoruz ki Aslında kimse bir başkasının iffetini korumuyor. Yani bu konuda iş sadece kadınların eşlerine ya da baba ve kardeşlerine düşmüyor. Herkes iffetini Allah için bizzat kendisi korumak zorunda. Daha sonra bu iffeti korumanın hangi yoldan geçtiğini anlatıyor Rabbimiz nasıl örtünmeliyiz ? kimlere karşı örtünmeliyiz? kimlerin yanında daha esnek davranabiliriz?
Başörtülerini yakalarının üzerine bağlasınlar emri o dönemde zaten var olan bir başörtüsünün düzenlenmiş halini bize öğretiyor. O dönemde de hür kadınlar başlarını örtüyorlar lakin boyun ve gerdan açıkta bırakılacak şekilde ayeti kerime buna işaret ediyor ve bu şekilde bir örtünün doğru olmadığını bize öğretiyor. Tabii bu ayetler silsilesinde dikkatimizi çeken bir başka şey ise ilk ayeti erkeğe iki ayette kadına tesettürü ve iffeti korumayı emreden Rabbimiz hemen bir sonraki ayet-i kerimede bakın ne buyuruyor?

"İçinizden evli olmayanları, köle ve câriyeleriniz arasından da elverişli olanları evlendirin. Yoksulluk içinde iseler Allah lutfu ile onları ihtiyaçtan kurtarır. Allah’ın hazinesi geniştir, her şeyi bilmektedir." (Nur 32)
İnsan fıtratını en iyi bilen Allah Celle celalühu ki yaratan bilmez mi... Bizi iki emirden sonra bu iki emri layıkı ile muhafaza edecek bu emir ile muhatap kılıyor. Hem de bu konuda bütün İslam ümmetini sorumlu tutarak.dikkatinizi çektiyse Rabbimiz "evlenin" buyurarak başlamıyor ayeti kerime'ye "evlendirin" buyurarak başlıyor. Çünkü bu mesele gerek karar olarak gerekse maddi yükümlülük olarak çoğu zaman tek başına üstesinden gelinebilecek bir olay değil. Ve öyle güzel bir sıralama ki sanki koruyucu hekimlik gibi önce hastalığa giden yol tıkandı (Nur 30) sonra tedavi edildi (Nur 31) en sonunda ise bu tedavinin kalıcı olması için rüştünü ispatlamış olan bireylerin evliliğinin sorumluluğu tüm ümmete yüklendi.
Sorunun diğer kısmı olan dış kıyafet meselesine gelince;

 "Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış giysilerini üzerlerine bürünsünler. Bu, tanınıp rahatsız edilmemeleri için en uygun olanıdır. Allah ziyadesiyle bağışlamakta ve çok esirgemektedir."(ahzap 59)

Her ayetinin işinde olduğu gibi örtü ayetinin inişinde de sahabenin gösterdiği tavır hepimize örnek olmalıdır. Gece ayet inmiştir ve sabah namazında şekil model hiçbir şey konuşulmaksızın kadınlar elbiselerinin bir kısmından kendilerine başörtü yapmış ve namaza bu şekilde gelmişlerdir. Bu konuda muhacir ya da ensardan hiçbir hanım "kendimi hazır hissetmiyorum, acaba bana yakışır mı ? Tarz olarak hangi model bana uyar ? Gibi sorular sormamışlardır. Hatta tabiri caizse hemen ayet indiği gece "Rabbim emrin başım gözüm üstüne" demişlerdir.
Nur suresinde başörtüsü emredilirken ahzap suresinde bir dış kıyafet emri ile muhatap oluyoruz. Fakat yine sahabeden Cilbab bu şekilde olmalıdır diye net bir tanım görmüyoruz.(alimlerin tavsiyelerindedayatma olmaksızın var) Gerek Kur'an-ı Kerim'de gerek hadis-i şeriflerde bizlere sınırlar çizilmiş bu sınırlar dahilinde tercihlerimizde serbest bırakılmıştır. Bu konuda şekilcilik tek tipçilik değil herkese imkan dahilinde fakat emri ilahi dışına çıkmadan bir örtünme emri sunulmuştur. O yüzden bizim bugün herhangi bir konuda şekilcilikte aşırı gittiğimiz gibi örtüde de tek şekil budur, doğru tesettür ancak bizim giydiğimiz gibi olursa anlam bulur şeklinde iddialar Kur'an ve sünnette bize anlatılan ve örnek gösterilenlerle çok da aslında örtüşmemektedir. Çünkü bizim kabuğu kırıp öze inmemiz gerekir. Her konuda olduğu gibi tesettürün şeklinden ziyade önce anlam ve önemini bilmemiz lazım. Örtü konusunda Allah ve Rasulü tarafından çizilmiş olan sınırlara  gelince;
 Tek tek ele alacak olursak kadının örtüsü nasıl olmalıdır sorusunun cevabını şu maddeler altında inceleyebiliriz.
1. "Cilbab" âyetinde anlatılan biçimde el ve yüz dışında  bütün bedeni örten bir elbise olmalıdır. yani evlerimizde süslenmek adına kalıcı değişiklikler yapmamak şartıyla sınır konulmamış kadının tabiatındaki süslenme özelliği saf dışı edilmemiş evinde eşine karşı giyinebileceği kıyafetler konusunda hiçbir sınır çizilmemiş işte tam da bu yüzden dışarı çıkarken bütün vücudu örten pratik bir elbise emredilmiştir. Yani ev kıyafeti olan iç kıyafet ne olursa olsun onun üzerine alacağı sınırları aşağıda çizilmiş bir kıyafetten bahsediliyor. Bu konuda alimlerin de değişik görüşleri vardır ve ilk ortak nokta vücut hatlarının belli olmamasıdır.

2. Ince ve şeffaf olmamalıdır: Çünkü giyinmekten maksat, bedeni göstermemektir. Halbuki seffaf bir elbise vücudu gösterir, hattâ bazan daha câzip hale getirir. Dolayısı ile bu tür bir elbise giyen bayan "zinet yerlerini göstermesinler" emrine uymuş olmaz.  O zamanın imkânları ve kalın iplikleriyle örülen kumaşlar ince sayılabileceğine göre, günümüzde özellikle ilgi çekmek için yapılan şeffaf bezlerin durumu daha iyi anlaşılır.

3. Dar olup, vücut hatlarını belli etmemelidir: Dar elbise giyen kadın için Rasûlullah Efendimiz  böyle bir amelin cennete uzaklık olduğunu bildirmiştir. (el-Câmiu`s-sağîr 332.) Tesettürle ilgili hadislere göz attığımızda konu hakkında daha ayrıntılı bilgi alabiliriz.

Topkapı Sarayı'nda kutsal emanetleri gezerken Hz fatıma'nın kaftanı (dış kıyafeti) gözüme ilişmiş,Hz Aişe'nin tabiriyle "asrı saadet hanımları oldukça naif ve ağırlık bakımından çok hafif hanımlardı" sözünü düşündüğüm de zayıf ve ufak tefek bir hanım için o kaftan'ın kendisi gibi bir hanımı daha barındıracak kadar geniş olduğunu gördüm.
Yine Efendimiz Aleyhisselam'ın Medine'nin ilk yıllarında Bayram namazlarına kadınların genç kızların mutlaka gelmesini emrederken sahabe hanımlardan biri '' ya Rasulallah her birimizin dış örtüsü yok o yüzden nasıl gelelim diye sorduklarında Allah Rasulü bir başkası kardeşini örtüsünün altına alamaz mı?  Diye sormuş ve bu bilgi bize dış örtünün dağınık göze çirkin görünecek şekilde olmaksızın oldukça geniş kesinlikle vücut ölçüsünün ilk bakışta alınamayacağı kadar tertipli olması gerektiği ipucunu veriyor.Bu şartlara uyuduktan sonra ister erkek pantolonuna benzemeyecek şekilde oldukça bol bir pantolon ve dizlerin altına inen bir gömlekle (örneğin iç Anadolu'da geniş bir şalvar güve dizlerin altına inecek şekilde genişçe bir örtüdür kullanılan) ister pardesü ile ister çarşafla bu örtü emri gerçekleşebilir. Bu emri bir tek örtü şekli ile sınırlamakAllah'ın kuluna çizmiş olduğu sınırları daraltmaktır. Hatta bundan da tehlikelisi insana tek doğruyu ben yapıyorum kibrine götürür ki Bu örtüsüzlükten daha tehlikeli bir durumdur. Bu konuda son örneğimiz;
Hz. Ömer Halife iken halka dağıttığı bir çeşit elbisenin, vücut hatlarını belli edeceği için kadınlara giydirilmemesini emretmiştir.(Beyhakî N/234-35; Serahsî, Mebsût X/155.)

Sadece kadının vücut hatlarını ortaya koyan bir elbiseyi giymesi değil, bir erkeğin o elbiseye bakması da o uzuvlara bakmak gibi sayılmıştır. Yani bizim "işte efendim bu o kadının günahı ben izlerim gözümle de taciz ederim ,göze yasak yoktur, o da bunu böyle yapmasaydı" deme lüksü yoktur hiçbir müslüman erkeğin.

4. Kokusunu yabancılar duymamalıdır: Hadislerde de gördüğümüz gibi, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, kokuyu çok övmek ve tavsiye etmekle beraber, başkalarının duyacağı şekilde koku sürünüp  camiye giden kadının evine gelip gusletmedikçe namazının kabul olunmayacağını haber vermiştir. (Ebû Dâvûd, teraccul 7; Tirmizî, edep 35; Nesaî, zîne35; Dârimî, isti`zân 18.)

5. Erkek elbisesine benzememelidir: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, "Erkeğe benzeyen kadına ve kadına benzeyen erkeğe Allah lânet etsin." buyurmuş ve böyle olanları evlerinize sokmayın, diye emir vermiştir. (Buhârî, Libas 62; Ebû Dâvûd, edep 53; Tirmizî, edep 34)

Modern tıp da bu tür görünümlerin yanlışlığını ve gerek giyim kuşamda, gerekse tuvaletinde karşı cinse benzeme eğilimini "homoseksüellik"le açıklayarak, "seksüel stimulus bozuklukları" türünden değerlendirmesi, bu maddenin anlaşılması için çok ilginçtir. (Ayhan Songar, Psıkıyatri, Psikoloji ve Ruh Hastalıkları.)Bu konuda çok örnek vermemize gerek yok günümüzde ayyuka çıkan lgbt hareketlerine bakmamız kafi...

6. Elbisenin kendisi de süslü olmamalıdır: Çünkü kadınların yabancılara zinetlerini göstermeleri âyetle yasaklanmıştır. Allah Resûlü kendisine bîat eden kadınlardan, cahiliyye kadınları gibi, zinetlerini göstererek çıkmamaları üzere bîat almıştır. (Taberî I/79; Heysemî, Mecma`ur-zevâid VI/42.) Kadının yabancıya göstermediği elbisesi istediği kadar süslü olabilir. Bu konuda sınır yoktur. Göstermemesi gereken kişilerin sınırı da Nur suresi 31. ayette çizilmiştir.

7. Gayrı müslimlerin özel elbiselerine benzememelidir: Çünkü Efendimiz: "Kim hangi millete benzerse ondandır." (Ebû Dâvûd, libâs 4; Müsned N/50; Benzer bir hadîs için bk. Tirmizî, isti`zân 7.) buyurmuş ve müslümanları devamlı, başkalarından ayrı olmaya çağırmıştır. Bu konuda dış kıyafetimizi bizi muhafaza eden bir kaleye benzetirsek başörtümüzü de o kalenin bayrağına hangi ümmetin mensubu olduğumuzu açıklayan bir alem e benzetebiliriz.

8. Üzerinde Kur`ân-ı Kerîm âyetleri işlenmiş olmamalıdır. (bk. Kal`acî, Mevsû`atü-fıkh-ı Ibrahim en-Nehaî N/590-91)

9. Ayakkabılar dikkat çekilecek derecede ses çıkaracak türden olmamalıdır. Allah (c.c.); "... Gizlediklerinin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar..." (Nûr, 24/31) buyurmuştur.

Tüm Bu maddelerden anlıyoruz ki tesettür bir başörtüsünden ibaret değildir tesettür tepeden tırnağa ayakkabıdan parfüme kullandığımız aksesuara ve karşı cinsle muhatap olduğumuzda kullanacağımız kelimelerden göstereceğimiz tavra varıncaya kadar bir bütündür yazının başında belirttiğimiz gibi kadının tamamen kişiliği ile ve kalıcı değerler üzerinden muhatabı ile ilişki kurması için en doğru giysidir. Çünkü kimde ne varsa emanettir ve bir gün o emanet sahibine iade edilecektir ,bu emanetlerin içerisine gençlik güzellik de vardır.

Dinimiz sanıldığı gibi kadının süslenmesini ve güzel giyinmesini yasaklamamış, tersine izin vermiştir. Hattâ altın ve ipek gibi değerli takı ve kumaşları erkeğe yasaklarken kadınlara serbest etmiştir. Çünkü kadınlar tabiaten süslenmeye eğilimlidir.

Sözlerime her fırsatta ümmetine dua eden Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem Şu duasıyla son veriyorum herkesten dua isteyen kardeşlerim Rasulullah'ın duasını almak istemez misiniz?
"Allah'ım ümmetimden örtülü kadınların günahlarını bağışla,Allah'ım hacıların ve onların kendileri için dua ettiği kimselerin günahlarını bağışla"
(Tergib ve terhib cilt 7 sayfa 423) hiçbir yerde ümmeti ümmeti demeyi bırakmayan, bize çok şefkatli olan Allah Rasulü'nün bu duasına mazhar olmak ve Rabbimizin emirleri karşısında senden gelen başım gözüm üstüne deyip mümkün olan en hızlı şekilde uygulayabilmek duasıyla...
Allah'a emanet olunuz
Haktan Bilen.

Seviker
Yükleniyor...