Haktan Bilen Kitap
18 05 2019 CUMARTESİ (13 RAMAZAN)
Medine semalarındayız.Çölleri görüyoruz gökyüzünden... Bize seyri bile uzun gelen çölleri aşan insanları hatırlıyoruz. Onlarla aramızdaki fark biraz daha net ortaya çıkıyor. Biz uçakla daha geçerken ne zaman bitecek diye sabırsızlık ettiğimiz çölleri geçen ashab-ı kiramı düşündükçe Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin;
"Ashabıma sebbetmeyiniz ( hor görmek ) sizden birisi Uhud Dağı kadar sadaka vermiş olsa onlardan birinin bir müdd yahut yarım müdd sadakasına ulaşamaz."( Sahih-i Buhari fezaili ashabı nebî) IV,195; ayrıca bakınız ramuz el ehadis 1937. Hadis
Bu sözü hatırlıyor ve daha iyi anlıyoruz ki gerçekten ulaşamayız ancak onların yolunu takip edebiliriz. Buraya kadar gelip bir takım önemsiz mazeretlerle namazları otelde kılalım diyen değerli kardeşlerimi gördükçe ki kaçırdıklarımıza sadece namaz cihetinden baksak bile bire bin vakit...Bir başka değerli kardeşim temizliği öne sürüyor. Anlamaya çalışıyorum gerçekten de Ramazan'da gelmenin bu tür zorlukları olacaktır. Çünkü oldukça kalabalık bir mevsimde geliyoruz. Efendimiz Aleyhisselam'ın"ramazanda yapılan bir umre benimle yapılan bir hack gibidir"(cem'ul fevaid /Hac) müjdesini duyan geliyor. Kültürel farklılıkları göz önünde bulundurduğumuzda herkesin aynı titizliği bekleyemiyoruz Burada hatırlayacağımız şey Belki de mescidi temizleyen siyahi bir bayanın efendimizin habersiz defnedilmesi üzerine Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) tekrar o bayana gıyabi cenaze namazı kılması Bizim de gördüğümüz kirleri canı gönülden temizlememiz için yeterli bir sebep. Kaldı ki bu mescidin aslının topraktan olduğunu ve yağmurlu zamanlarda insanların çamur içinde secde ettiğini unutmayalım...
Bugün Ravza'ya girdik. Çıkarken senden ayrılırken İNLEYEN KÜTÜĞÜ hatırladık onu çok daha iyi anladık efendim. Nasıl inlemesin ki bedenen ve manen Allah Rasulü'nün dizinin dibindeyken Ondan uzaklaşmayı bir KÜTÜK bile kaldıramadı. Allah'ım bizi ondan uzak yaşatma belki bedenen ayrıyız ama manen bizi ayırma. Kabri şerifin sadece birkaç metre uzağında olduğumuzu düşünüp ayrılırken bunca zorlandıysak. Günlerini onunla geçiren KÜTÜK ne yapsın. Şimdi seni daha iyi anlıyorum ey BAHTLI KÜTÜK.
Tabii o mübarek kütüğün hikayesini kısaca zikredeyim ki ilk gidecek dostlarım ve hepimiz neden bu kadar zor ayrıldığımızı daha iyi anlayabilelim.
" Cabir şöyle dedi:
Rasûlullah (s.a.v.) bir hurma kütüğünün üzerinde hutbe okurdu. Marangoz bir kölesi olan Ensarlı bir kadın:
-Ya Rasulellah! Benim marangoz bir kölem var. Ona senin için, ü-zerinde hutbe okuyacağın bir minber yaptırsam olmaz mı? dedi. Rasûlullah da:
- "Olur" dedi.
Rasulullah için minber yapıldı. -Cuma günü olunca, o minberin ü-zerinde hutbe okumağa başladı.
Daha önce üzerinde durduğu kütük bebek gibi inlemeye başladı. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):
- "Bu, yanında yapılan zikri dinlemekten uzak kaldığı için ağladı" dedi. "
(İmam Ahmed, Musned, 3/300; İbn Kesir, el-Bıdaye ve'n-Nihaye, 6/146; Ebu-Nuaym, Delaılu'n-Nubuvve, s. 142)
Et-Tufeyl İbn Ka'b, babasının şunu anlattığını söyledi.
-Ya Rasulellah! Sana, cuma günü üzerinde duracağın, cemaatin seni görebileceği ve hutbelerini işitebileceği bir minber yapmamı ister misin? dedi. Rasulullah da:
- "Olur" diye cevap verdi.
Minbere üç basamak yapıldı. Minber getirilip yerine konulunca ve Rasulullah (s.a.v.) minbere çıkmak isteyince hurma kütüğünün yanından geçti. Kütük, çatlayıp parçalamncaya kadar öküz gibi böğürdü. Rasulullah (s.a.v.) minberden inip eliyle onu okşadı ve kütük sustu. Sonra tekrar minbere çıktı. Mescid yıkılıp değiştirilince (Hz. Osman devrinde), bu kütüğü Übeyy İbn Ka'b aldı. Çürüyüp güve yeyinceye ve toz toprak haline gelinceye kadar, Ubeyy'in yanında kaldı.( İbn Mace, Sünen, kitabu İkameli's-sala, babu ma caefi bed'i şe'ni'l-minber, 1/ 454; Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 6/67, 98.)
Enes anlatmıştır:
Rasulullah (s.a.v.) cuma günü, sırtını dayadığı bir kütüğün yanında hutbe okurdu. Cemaat çoğalınca:
- "Bana bir minber yapın" dedi.
Rasulullah (s.a.v.) için iki basamaklı bir minber yapıldı. Rasulullah hutbe okumak üzere minberin üzerine çıkınca, kütük Rasulullah'a (s.a.v.) olan özleminden dolayı ağladı.
Ben mesciddeyken, kütüğün özlem duyarak inleyip ağladığını duydum. Rasulullah (s.a.v.) minberden ininceye kadar durmadan ağladı. İnip kütüğü okşadıktan sonra sustu.
Hasen bu hadisi anlattığında ağlamış ve şöyle demişti: Allah'ın kulları! Aziz ve Celil olan Allah'ın yanındaki derecesinden dolayı kütük, Rasûlullah'a (s.a.v,) özlem duyarak ağlayıp inlediğine göre, siz onunla karşılaşıp buluşmak için özlem duymaya daha çok hak sahibisiniz.
( Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 2/559 (Enes'ten); İmam Ahmed, Musned, 3/226; İbn Huzeyme, Sahih, 776; İbn Hıbban, Sahih, 574 (Mevarid); Tarihu'l-Hatib, 12/486; İbnu'l-Mubarek.Zuhd, 361)
İbn Ömer anlatmıştır:
Rasûlullah (s.a.v.) bir hurma kütüğüne dayanarak hutbe okudu. Minber edindikten sonra hurma kütüğüne dayanmaktan vazgeçti. Hurma kütüğü ağladı. Peygamber (s.a.v.) gelip ona elini sürdü.
( Buharî, Sahih, kitabu'l-menakıb, babu alamati'n-nubuvveti fi'l-islam; Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 2/557; Tirmİzî, Sünen, kitabu salatı'l-cumua, babu ma cae fi'l-hutbeti ale'l-minberi, 2/37)
İbn Abbas şunu anlattı:
Rasûlullah (s.a.v.) bir hurma kütüğüne dayanarak hutbe okurdu. Rumlardan (Bizanslılardan) birisi ona geldi: Rasûlullah (s.a.v.):
- "Bana bir minber yap da onun üzerinde hutbe okuyayım" dedi.
O adam Rasûlullah için gördüğünüz şu minberini yaptı. Rasulul-lah hutbe okumak üzere minberin üzerine çıkınca, hurma kütüğü, yavrusundan ayrılan devenin inlemesine benzer sesler çıkarmağa başladı. Rasûlullah (s.a.v.) minberden inip onu kucaklayınca sustu. Rasûlullah (s.a.v.) bir çukur kazılarak kütüğün oraya gömülmesini emretti.
( Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 2/558. Bakınız: Fethu'l-Bari, 2/397)
İbn Bureyde'nin babası şunu anlattı:
Peygamber (s.a.v.) hutbe okuduğu zaman ayağa kalkar ve nızun süre ayakta kalırdı. Ayakta durmak onu yoruyordu. Bir hurma kütüğü getirilip bir ucu yere gömülmek suretiyle dikildi. Peygamber (s.a.v.) hutbe okurken uzun süre ayakta durursa arkasını bu hurma kütüğüne dayardı. Medine'ye gelen birisi onun bu durumunu gördü. Yanında bulunan kişilerden birisine:
- Muhammed'in memnun kalacağını bilsem, kendisi için üzerinde oturmak istedikçe oturmasına, ayakta durmak istedikçe ayakta durmasına elverişli bir oturma yeri yapardım, dedi.
Peygamber (s.a.v.) bunu duyunca:
- "Onu bana-getirin" dedi. Adam Rasulullah'a getirildi. Rasûlullah (s.a.v.) ona, kendisi için bu basamakların yapılmasını emretti. Peygamber (s.a.v.), bunda bir rahatlık hissetti.
Peygamber (s.a.v.) hurma kütüğünü bırakıp kendisi için yapılan minbere gidince, hurma kütüğü üzüldü. Peygamber (s.a.v.) onun yanından ayrıldığı zaman devenin inlediği gibi inledi.
Bureyde babasının şöyle dediğini duydu: Peygamber (s.a.v.) hurma kütüğünün inlediğini duyunca, onun yanına döndü ve elini üzerine koyup şöyle dedi:
- "İstersen, yüce Allah'a dua edeyim. Seni, eskiden bittiğin yere geri çevireyim. Oraya dikeyim de, orada eskiden olduğun gibi ol. İstersen, senLcennete dikeyim de cennet ırmaklarından ve pınarlarından sulan. Orada güzelce yetiş ve meyve ver de Allah'ın sevgili kulları senin meyvenden yesinler. Nasıl istersen öyle yapayım" dedi.
O, Rasulullah'm "olur, öyle yapayım, olur öyle yapayım" sözünü duyduğunu söyledi: Bunun üzerine Rasûlullah'a (s.a.v.) soruldu:
"Cennete dikmemi istedi" dedi.
( Darımı, Sünen, 1/16)
Et-Tufeyl tbn Ubeyy Ibn Ka'b'm babası şunu anlattı:
Peygamber (s.a.v.) gölgelik vazifesi gören bir hurma kütüğünün yanında namaz kılar ve o kütüğün yanında hutbe okurdu.
Ashabından birisi:
-Sana cuma günü üzerinde duracağın, cemaatin seni görebileceği ve hutbelerini işitebileceği birşey yapsak olmaz mı? dedi. Rasulullah da:
- "Olur" dedi.
Onun için üç basamak yapıldı. Eskiden yaptığı gibi onun, üzerine çıktı. Hurma kütüğü ona doğru eğildi. Rasulullah (s.a.v.):
- "Sakin ol" dedi. Daha sonra dönüp: "Dilersen seni cennete dikeyim, senden salihler yesinler. Dilersen, eskiden olduğu gibi tekrar seni taze ve yeşil hale getireyim" dedi. Hurma kütüğü ahireti dünyaya tercih etti. Peygamber (s.a.v.) vefat edince o babama verildi. Güve yeyinceye kadar devamlı onun yanında kaldı.(İmam Ahmed, Musned, 5/139)
İbn Akil şöyle demiştir:
Hurma kütüğünün ağlamasının ve Rasûlullah'a (s.a.v.) ağaçların gelmesine şaşırılmaması gerekir. Mıknatısta demiri kendisine çeken bir özellik yaratan, Rasulullah'da da ona çeken bir özellik yaratabilir.
(Abdurrahman İbnü’l-Cevzi, Ashâbın Dilinden Peygamberimizin Hayatı, Uysal Kitabevi: 283-286.)
Biz de onları kainatın hissiz varlıkları zannederdik, bakara 74 ten sonra artık öyle olmadığını daha iyi öğrendim.
ثُمَّ قَسَتْ قُلُوبُكُمْ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ فَهِيَ كَالْحِجَارَةِ اَوْ اَشَدُّ قَسْوَةًۜ وَاِنَّ مِنَ الْحِجَارَةِ لَمَا يَتَفَجَّرُ مِنْهُ الْاَنْهَارُۜ وَاِنَّ مِنْهَا لَمَا يَشَّقَّقُ فَيَخْرُجُ مِنْهُ الْمَٓاءُۜ وَاِنَّ مِنْهَا لَمَا يَهْبِطُ مِنْ خَشْيَةِ اللّٰهِۜ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ
Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; artık kalpleriniz taş gibi, hatta daha da katıdır. Taşın öylesi vardır ki ondan ırmaklar kaynar; öylesi de vardır ki, çatlayıp bağrından su fışkırır; bazı taşlar da vardır ki, Allah korkusuyla yerinden düşer. Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir.
" Bakara 74 "
Zannediyoruz ki taşlar hissiz halbuki yuvarlanan taşlar Allah korkusundan yerinde duramayanlarmış kiminden ırmaklar çağlar kimi çatlayıp bağrından sular fışkırırmış. Duran insanmış meğer hissetmeyen sönük duran insanmış... Bırakın taşları dağa inse Kur'an Allah korkusundan paramparça olurmuş. Rabbim beni muhatap almış bana kitap göndermiş diye Acaba zerrelerime kadar hissettim mi bu haşyeti ? Ya da göz pınarlarım coştumu O'nu razı edememe endişesiyle? Pınarlar çağladı mı sinemizde tıpkı efendimizin bir gece namazında Kur'an okuması esnasında göğsünün kaynayan bir suya benzer çağlaması gibi...Bunların hiçbirini yaşamadık ve taşların hissiz olduğunu düşünüyoruz öyle mi? Hiç de öyle değilmiş.
Mucizeleri inkar etmeye yeltenenler kütüğün inlemesi gibi bir mucize olamayacağını düşünenler acaba bakara 74 hakkında ne diyecekler nasıl bir yoruma gidecekler?
Yani Allah peygamberini en ağır vazife ile görevlendirdi ve sonra görevi ile başbaşa bıraktı O'nu Öyle mi?...
Yok vallahi Hz Musa'nın asasınakocaman bir yılan hareket eden bir ejderha olma kudreti veren Allah neden O kütüğe inleme bu şekilde sevgisini dile getirme yetisi vermesin