Bakara Suresi 224. ayetin tefsiri

اَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

وَلَا تَجْعَلُوا اللّٰهَ عُرْضَةً لِاَيْمَانِكُمْ اَنْ تَبَرُّوا وَتَتَّقُوا وَتُصْلِحُوا بَيْنَ النَّاسِۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ

 Yeminlerinizden dolayı Allah’ı, iyilik etmeye, kötülükten sakınmaya ve insanların arasını düzeltmeye engel kılmayın. Allah her şeyi  işitir ve bilir.
 Bakara 224

Tam da evlilik hayatı ile ilgili ayetler, kurallar bize öğretilirken hem de en mahrem konular hakkında müslümanın ne yapması nasıl davranması gerektiği öğretilirken araya bir yemin ayeti girdi.Evet dikkatimizi çekiyor sanki konudan kopuldu gibi hissediyoruz bir bağlantı kopukluğu var gibi geliyor lakin aslında evlilik hayatında arkasında durulması gereken ve bozulup kefaret verilmesi gereken yeminler anlatılacak da onlara bir ön hazırlık olduğunu birkaç ayet sonrayı okuduğumuzda görüyoruz. Evliliğe dair yeminler o kadar önemli ki Rabbimiz önce yemin'in ne olduğunu arkasında durmanın gerekliliğini bozulursa ne yapmamız gerektiğini öğretiyor sonra evliliğe dair yemini ayrıca ele almamızı istiyor ve bunun için başka bir ayetle ayrı bir başlık açıyor.
Belki de bugün nikah da ya da boşanmada verilen sözün arkasında duramamanın nikahı da boşanmayı da oyuncak haline getirmenin sebeplerinden biri de yanlış yemin anlayışımız. Şurada söyledim şurada unuttum tavırlarına girmemiz.İşte tam da bu yüzden önce yemin'in ne olduğunu kavramamız gerekiyor. Din işleri yüksek kurulunun izahına göre yemin;

Sözlükte “kuvvet, sağ el” gibi anlamlara gelen yemin, dinî bir kavram olarak bir kimsenin Allah’ın ismini veya bir sıfatını zikrederek sözünü kuvvetlendirmesi demektir. Mesela “Vallahi (Allah’a yemin ederim ki) şu işi yapmam”, “Billahi (Allah’a yemin ederim ki) şu yere gitmeyeceğim” şeklindeki beyanlar böyledir.
Yemin etmek aslında mubah bir davranış olmakla birlikte, gereksiz yere yemin etmek ve onu alışkanlık hâline getirmek doğru değildir.
Yerine getirilmesi mümkün ve mubah olan bir şeyi, ileride yapacağına veya yapmayacağına yemin eden kişi, bu yeminini yerine getirmelidir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, V, 470-471).
Kur’an-ı Kerim’de, verilen sözün yerine getirilmesi hakkında “Yeminlerinizi koruyunuz (yerine getiriniz)” (Mâide, 5/89),“Allah adına yaptığınız ahitleri yerine getirin. Allah’ı kefil tutarak kuvvetlendirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızı bilir.” (Nahl, 16/91) buyurulur. Bu itibarla bir müslümanın mümkün mertebe  yemin etmemesi, yemin etmişse bu, verdiği söze Allah’ı şahit tutmak demek olduğundan mutlaka yeminine bağlı kalması gerekir.

Şimdi bu açıklama ile birlikte ayeti anlamaya çalışacak olursak bu kadar mühim ve itibar etmemiz gereken bir ahdi nasıl iyilik yapmamızın önünde engel olarak tutabiliriz. Şöyle bir düşünelim;

Bir yemin ki hem Allah adına hem de Allah'ın razı olmadığı bir iş için böyle bir çelişki kabul edilebilir mi ? Soralım kendimize; yeminlerimizle hayra vesile mi oluyoruz yoksa hayra engel mi oluyoruz ? şöyle bir ağzımızdan çıkan yeminleri bir gözden geçirelim.
Evet bu  kriterle baktığımızda insanlık hali ağzımızdan Allah'ın razı olmadığı bir mesele için yemin çıktığında yapmamız gerekeni Allah Rasulü şöyle buyuruyor

"Bir kimse bir şey için yemin eder, sonra da ondan hayırlısını görürse yeminini bozsun ve kefâret versin" (Müslim, "Eymân", 15-16)
Yani öyle telafisiz iş yok dinimizde. Bir yemin ettim ki dönemem iradesi de... İnsanız ağzımızdan Allah'ın razı olmadığı bir meseleden dolayı yemin çıkabilir telafisi kefaretini verip yemini bozmaktır yoksa Allah'ın razı olmadığı bir işte sırf yemin ettim diye yeminimizin arkasında durmak takvalı bir davranış değildir. Ve rabbimiz bu durumu yeminlerimizi iyiliklerimizin önünde bir engel olarak tasvir etmektedir. Yukarıda da söylediğimiz gibi insan Allah adına yaptığı yeminle Allah adına yapacağı iyiliklere engel olur mu ? Fesuphanallah... Peki ağzımızdan böyle bir yemin çıktıysa kefareti nasıl olacak;

Her ne şekilde olursa olsun mün’akide olan yemini yani geleceğe yönelik şöyle olursa şöyle yaparım ya da yapmam şeklinde yapmış olduğu yeminini bozan kimselerin yemin keffâreti ödemeleri gerekir. Yemin keffâreti sırasıyla;

On fakire birer fitre (fıtır sadakası) miktarı veya bir fakire on ayrı günde her gün birer fitre miktarı para vermekveya on yoksulu sabah akşam doyurmak ya da giydirmektir. Buna gücü yetmeyenlerin ise, ara vermeden üç gün oruç tutmaları gerekir. Bu keffâret ve sıralama Kur’an-ı Kerim’de belirtilmiştir (Mâide, 5/89).(din işleri yüksek kurulu)
Burada sıralama önemlidir fidye vermeye gücü yeten 3 gün oruç tutamaz öncelik fidye sonra giydirme sonra oruç. Giydirmek daha pahalı neden önce fidye diye soracak olursak "aç bir karını doyurmaktan daha üstün bir amel yoktur"( nesâî) hadisi ile cevap verebiliriz.

Ve ayetin sonu "Allah işitir,bilir"yani yeminlerimizi hem duyar  hem de yeminlerden kastımızı da kalplerimizden geçeni de bilir. Keffaretten kurtulma amaçlı ben aslında onu kastetmemiştim diyerek insanlara göstermelik bir izahta bulunsa da Allah gerçek kastından haberdardır.

225. ayette buluşmak duasıyla Allah'a emanet olunuz.

Haktan Bilen